Büyükşehir Yasası ve Tarım

btcday18a06 Aralık 2012 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan 6360 sayılı Kanun ile 13 il Büyükşehir olmuş, içlerinde Mersin de bulunan 14 Büyükşehir’in sınırları ise il mülki sınırları olarak belirlenmiştir. Bu durumda 16 bin 82 köy Belediye Başkanlık seçimlerinin yapıldığı 31 Mart 2014 tarihinde haritadan silinmiştir.

Hiçbir sosyolojik çalışmaya dayanmayan, gerçekçi bir araştırma olmaksızın yapılan bu değişikliğin tarihe, sosyal ve kültür hayatına, yerleşik düzene, tarım ekonomisine vuracağı darbeler yazıldı, çizildi. Ancak siyasi güç sahipleri, ne yazık ki bunların hiç birisini duymadı.

Mersin’in ve köylerinin de bu değişiklikten etkilenmemesi imkansızdı. Önemli bir tarım potansiyeli bulunan Mersin’de de köyler bir çırpıda şehir, yaşayanlar şehirli olmuştu. Artık şehir yaşam ve kültürü etkisi altına girecekler, şehir kanunlarına tabi olacaklardı.

Yıllarca Kaymakamlıklarla, Köye Yönelik Hizmeler Müdürlükleri, Köye Yönelik Hizmetler Müdürlüklerinin kaldırılmasından sonra da İl Özel İdare Müdürlükleri ile sorunlarını çözen Muhtarlar bir çırpıda Belediye Başkanları ve Belediye Meclis Üyeleri ile haşır neşir olmaya başlayan siyasal bir kişilik haline dönüşüverdiler.

Yüzbinlik planlar tamamlanmayınca, nerenin tarım, nerenin konut arazisi olduğu da belli olmayınca belediye ile sürekli irtibat halinde olan  köylü de bahçesinin, tarlasının imara açılacağı, tarım dışı rant elde edeceği günleri bekler oldu. Artık uzun vadeli yatırımı, bahçe tesisini hiç birisi düşünmüyor.

Yine, köylünün kendisine sormadan köyünün kenarına fabrikalar yapıldı. O da oğlunun kızının tarımdan kurtulacağını, fabrikada işe gireceğini hayal etmeye başladı.

Bu hayali kurmayıp hala çiftçiliği düşünenler ise Kırsal Kalkınma teşviklerinden yararlanmak için müracaat ettiklerinde, ilgililerden arazisinin kent arazisi olduğunu, kırsal sayılmasının mümkün olmadığını ve kırsal kalkınma ile ilgili hiçbir teşvik sisteminden yararlanamayacaklarını öğrendi.

Köyler köy müdür? Şehir midir? Kimse bilmiyor. Yaşayanlardan bir yandan geleneksel yaşamı sürdürmeleri istenirken, bir yandan da kendilerine kent yaşamı dayatılıyor. Evlerinde, bahçelerinde kullandıkları artezyenler mühürleniyor ya da abone olmaya zorlanıyorlar. Şikayet halinde bahçelerindeki kümesin çevre kirliliği oluşturduğu söyleniyor, cezaya maruz kalıyorlar. Hayvan çiftliklerinin, ahırların durumu ise tam bir facia, bunların kırsal alana taşınması kendilerinden isteniyor.

Bahçelerini, tarlalarını suladıkları sulama suyunu kim getirecek bilinmiyor. Herkes görevini birbirinin üstüne atıyor.

Siz olsanız bu durumda çiftçilik yapar mıydınız?

Yorum yapın

48 − 46 =