Search
Close this search box.

İtalya Gezisinden İzlenimler

20131129_100619Hiç bir ağaç, insanlık tarafından zeytin ağacı kadar kutsal kabul edilmemiş, hiç bir ağacın üstüne bu kadar çok efsane yaratılmamıştır. Zeytin ağacının uygarlık tarihindeki etkisi 39.000 yıl öncesinden günümüze kadar uzanıyor. Ege Denizi’nde bulunan Santorini Adası’nda yapılan arkeolojik çalışmalarda 39.000 yaşında zeytin yaprağı fosili bulundu. Fakat ilk zeytin hasadının hangi uygarlık tarafından ve ne zaman yapıldığı halen bilinmiyor.

Zeytin ağacı 390 asırlık ömrü boyunca birçok efsaneye konu olmuş, tarih boyunca insanoğlunun elinde ciddi bir ekonomik güç haline gelmiş ve İonya, Roma İmparatorluğu gibi devletlerin elinde en güçlü silahlarından bir tanesi halini almıştır.

Zeytin söz konusu olduğunda akla ilk gelen ülkelerden bir tanesi elbette İtalya. Hem zeytinyağı, hem de tarımın diğer dallarındaki tecrübeleri inanılır gibi değil. Bu tecrübelerden yararlanmak gerekiyor.

20131128_134451Biz de Mersin Ticaret Sanayi Odası ve İtalya’nın Sicilya Adası’nda bulunan Messina Ticaret Odası’nın ortak projesi dahilinde 26-30 Kasım 2013 tarihleri arasında Sicilya’ya gittik. MTSO’ndan Kasım Tanrıöver ve Hakan Sefa Çakır ile Tarsus TSO’ndan Kubilay Hıdıroğlu’nun yoğun çabaları sonucunda gerçekleşen gezimizde Antakya, Erdemli, Maraş Ticaret Sanayi Odaları’ndan da temsilciler ve ALATA BKİM’den Mustafa Murat Hocagil de bize eşlik etti.

İspanya’nın ardından dünyadaki en büyük ikinci zeytinyağı üreticisi olan İtalya, bunca üretimine rağmen, kendi ihtiyaçlarını karşılamada yetersiz kalmış. Hem iç hem de dış talebi karşılayabilmeyi güvence altına almak için dışarıdan zeytinyağı ithalatı yapar hale gelmiş. Son 20 yıl içerisinde, İtalya tüketim açısından kesin olarak en büyük pazar olduğunu ve bu sonuçla en büyük ithalatçı olduğunu göstermiştir. Bu dönem içerisinde, ülke ambalajlı yağ ihracatındaki birincilik konumunu da güçlendirmiştir.

20131128_110831Sicilya’da yolculuğumuz ilk olarak bir manastır ziyaretiyle başladı. Tabi ki sıradan bir manastır değildi burası. 1500’lü yıllarda manastır olarak kullanılmış fakat daha sonra da ziraat enstitüsü olarak kullanılmaya devam edilmiş. Messina’ya özgü 3 çeşit şarabın sergilendiği bu enstitüde şarap yapımı anlatıldı ve nerelerde, ne koşullarda saklanması gerektiği gösterilerek açıklandı. Enstitünün dersliklerini gezerken koridorlarda yaprak çeşitlerinden, üzüm bağı kurmanın tekniklerinin canlandırıldığı küçük maketlere kadar bir çok ilgi çekici figürün sergilendiğini gördük. Bunun yanında bir çok tarım aletlerini de görme şansını bulduk. Bilinen ilk yağ çıkartma yöntemlerinden biri olan taş baskı zeytinyağı değirmenini, kontinü sistemin yanında görmek de mümkündü bu işletmede. Enstitü gezisinin akabinde bizi showroom gibi bir yerde topladılar ve şarap ikram ettiler. Türkiye’de içtiğimiz şaraplardan çok farklı bir şarap çeşidini orada gördüm. Aşina olduğumuz şarap tadından apayrı, çok şekerli ve az alkollü bir meyve suyu tadını andıran bu şarabı nasıl ürettiklerini sorduğumda, üzümlerin güneşte kurutulduğu, ve şeker oranının %60 lara ulaştığında şarap yapımı için sıkma işlemine başladıklarını öğreniyorum.

20131128_102236Bu işletmede en çok dikkatimi çeken şeylerden bir tanesi raflardaki zeytinyağlarıydı. Hepsi koyu renkli cam şişelerin içerisinde belki yüzlerce farklı marka bulunmaktaydı. Yoğun üretimden ziyade butik üretimi tercih etmişler. Çıkartılan yağlardan bir kısmı çok modern, diğer bir kısmı ise daha geleneksel ambalajlarla pazara sunuluyormuş.

Akabinde Messina Ticaret Odası’na gidiyoruz. Burada karşılıklı iş birliğinin öneminden bahsediliyor. İki şehirdeki girişimcilerin ve uzmanların saptadığı iş birliği fırsatları tarım-gıda ürünleri, süs bitkisi üretimi, sanayi, makine, denizcilik ve eğlence/spor, turistik hizmetler, teknoloji transferi olarak belirleniyor.  Ancak iki il arasında uygun olmayan lojistik ve taşıma ağı, karmaşık gümrük işlemleri, verimsiz uluslararası hizmetlerin varlığı tespit edilmiş ve bu sorunların aşılması yolunda girişim başlatılması kararı alınmıştır.

20131127_131502Messina şehri İtalya’nın Sicilya Adası’nın kuzey doğu ucunda bulunan bir şehir. Tıpkı Mersin gibi bir liman şehri. İstihdamın büyük bir kısmını tarım ve liman oluşturuyor. Tarım da ürettikleri ürünlerin bir çoğu da Çukurova topraklarında yapılan üretimle paralel gidiyor. Sicilya’ya uçaktan iner inmez dikkatinizi çeken ilk şey doğanın yeşilliğinden sonra kilometrelerce uzanan portakal ve limon bahçeleri. Üzüm bağları, mandalina bahçeleri ve zeytin ağaçları da tarım ürünlerinin büyük bir çoğunluğunu oluşturuyor. Tipik Akdeniz iklimi; yaşanan şehirle İtalya anakarasına bağlı Calabria bölgesinin arasında 3 kilometre genişliğinde boğaz uzanıyor. Akdenizin tam ortasında yer alması özellikle Messina Limanı’nı Avrupa ülkeleri için çok cazip bir liman haline getiriyor.

Messina’dan sonraki durağımız, Messinadan Catania’ya ve Palermo’ya kadar uzanan 860 km2 alana oturan Nebrodi Milli Parkı. Bütün parkı gezemeyeceğimiz için bir toplantı salonunda park ile ilgili tanıtıcı filmleri izledik. 1800 m yüksekliğe ulaşan Monte Soro ve Serra del Re dağları sınırsız türde canlıya ev sahipliği yapıyor. 850 km2lik alanın doğal park ilan edilmesi Sicilya’lıların doğaya gösterdiği saygının bir nişanesi adeta.

20131127_105823 (Large)İlk günün yorgunluğunu atlatır atlatmaz sabah erkenden Anania Patrizia adlı firmanın üretim alanına doğru yola çıktık. Firma saksılarda süs bitkisi olarak kullanılmak üzere zeytin ağaçları üretiyor. Ürettikleri ağaçların hepsi standart boyda ve kalitede. Boyları 1.5 metre civarında. Taçları ise bir futbol topu büyüklüğünü geçmeyen bu zeytin ağaçlarını evlere süs bitkisi olmak üzere perakende satışı yapılıyormuş.

İkinci durağımız yine bu bölgede Sciotto Miariano firmasının seraları oldu. Burada profesyonel anlamda süs bitkileri yetiştiriciliği yapılıyor. Kimi bitkileri borulara asılı olarak topraksız tarım yöntemiyle üretiyorlar.

Süs bitkileri yetiştiriciliğinin ardından bölgenin önemli turizm tesislerinden birisi olan “il Daino” yani geyik anlamına gelen bir işletmeye gidiyoruz. Güler yüzlü bir ihtiyarın seneler önce 2 adet geyikle başlayan serüveni yıllar geçtikçe bugün geyik, at devekuşu ve kümes hayvanları olmak üzere 250 canlıya evsahipliği yapan ve tamamen doğanın içinde huzur dolu bir tatil yapmak isteyen misafirlerini bekleyen bir otel halini almış. Sadece agroturizm yapmakla kalmayarak kendi zeytinlerinden kendi makinelerinda kendi zeytinyağlarını çıkartıyorlar. Butik bir üretim için bir hayli masraf edilmiş. Makineleri buralarda görmeye alışık olduğumuz kontinü sistemden daha farklı. Sorduğumuz zaman soğuk sıkma makinesi olduğunu söylüyorlar. Zeytinler henüz yarısı yeşil yarısı kırmızıyken toplanıyor ve büyük kasalara dolduruluyor. Bir forklift yardımı ile makineye dökülmesiyle  sıkım işlemi başlıyor.

20131127_105419Son günümüzde Sicilya’da tropik ve subtropik meyve üretimi yapan çiftçilerle tanıştık. Agostino Collura & C. Adında tropik ve subtropik meyve üretimi yapan işletmenin sahada kullandığı modern teknikler dikkatimizi çekti. Gezdiğimiz bir mango bahçesinde her ağacın dibinden geçen plastik kaplama ve her mango ağacının etrafını saran tül şeklindeki dokumasız malzemenin ne için kullanıldığını sorduk. Bunların yabancı ot ve don ile mücadele yöntemi olduğunu öğrendik.

Tarım alanlarına bu kadar net girdiğimiz ilk gün bu gün olduğu için Sicilya’da tarım ile ilgili bir takım olayları anlamamız buradaki son günümüze denk geldi. Sicilya adası çok yeşil bir ada. İlk başta Etna Yanardağı’nın saçtığı volkanik kalıntılardan olduğunu düşünsem de daha sonradan anladık ki Sicilya’da herhangi bir şekilde yabancı ot mücadelesi yapılmıyor. Bunun yerine daha entegre yöntemlere yönelmişler. Ağaç köklerine hasırlar geçirmek veya plastik örtüler örtmek bunlardan bazıları.

20131127_103342Sicilya’da son durağımız Az. Agricola “Il Lochetto” di Vanadia Bartolo Sebastiano firması; sebze konservesi, reçel ve marmelat üretimi yapan bir firma. Az. Agricola “Il Lochetto” di Vanadia Bartolo Sebastiano bölgede yetişen ürünleri konserveye veya marmelata dönüştürerek katma değer yaratan bir işletmedir. İşletmede kullanılan ekipmanların çok yüksek yatırım maliyeti oluşturmadığı, işçilik ve doğru hammaddeyi kullanarak 200 gr ve 240 gr arasında değişen konserve veya marmelatların iyi bir fiyatla perakende olarak satıldığını öğrendik. Fakat firma ürünlerinde bir kalite standardı yakalanamıyormuş. Üretimlerinin kalitesi ve miktarı bölgede o sene içerisinde üretilen ürünlerle ve hasat kalitesiyle paralel gidiyormuş. Ürünlerin raf ömrü 24 ay olduğu için pazarlama konusunda yaş meyve  sebzeye göre biraz daha avantajlı oluyormuş.

Yorum yapın

59 − = 49