Search
Close this search box.

Tarlada beş yüz, pazarda bin beş yüz..

282004Hani hep denir ya… Tarlada 500, Markette 1.500.. Sonra da eklenir. Parayı hep aracılar kazanıyor. Aracıları ortadan kaldırırsak tüketici bizim ürettiklerimizi ucuza yer… Öyle bir anlatırız ki; tarlada 500’e aldığını 1.500’e satıp 1.000 kazanırlar.

Kimdir bu aracılar ve nasıl para kazanırlar? Anlatalım.

Tarım ürünleri iki türlü pazara sunulur.

Çiftçi ya ürününün hasatını kendisi yapar, traktörünü yükler, en yakın hale götürür… Halde o gün oluşan ve Hal Müdürlüğü’nce belirlenen fiyat aralığında satar. Kısaca Hal Kanunu da denilen “5957 Sayılı Sebze ve Meyveler ile Yeterli Arz ve Talep Derinliği Bulunan Diğer Malların Ticaretinin Düzenlenmesi Hakkında Kanun” uyarınca komisyoncu satış bedeli üzerinden % 8 komisyon, Hal Müdürlüğü ise aynı bedel üzerinden % 1 rüsum alır. Artan satış miktarı ise üretici-çiftçiye ödenir. Halde satılan ürünün satış bedeli + komisyon/rüsum bu ürünün halden çıkış bedelidir. Üretici-çiftçi aslında ürününü hale getirinceye kadar eşi ve çocukları ile hasat yapmış, ürününü sandıklara koymuş, hale traktörü ile taşımış, aslında bir ek maliyet oluşturmuştur. Ancak kendisi ve eşi ile çocuklarının emeği sonucunda hasat yapıldığı ve ürününü kendi traktörü ile hale taşıdığı için bu giderleri maliyetlere eklememiştir. Oysa ekonomide bunlar da bir faaliyettir ve aslında maliyetlere eklenmesi gerekir. Durun daha bitmedi! Çiftçi tarafından üretilen bu mallar hallerden, manav, pazarcı ya da market sahipleri tarafından alınır. Halden satış mahalline kadar bir kamyon ya da kamyonet tarafından taşındığından; nakliye giderleri, satış mahalline göre, işyeri kirası ya da belediyelere ödenen pazar tezgahı gideri, elektrik, su ve personel giderleri de bu meblağa eklenir ve makul bir kar ile tüketiciye satılır. Satışı yapılan ürün taze olduğundan, spekülatörlüğü olmaz. Aynı gün ya da birkaç gün içerisinde satılması gerekir. Bu ürünlerin alım gideri ve sonradan yapılan maliyet giderleri üstüne eklenen kar ürünün piyasa fiyatını oluşturur.

Diğer bir satış yöntemi ise paketleme fabrikası sahibine, ihracatçıya ya da büyük market sahiplerine tarlada satış yöntemidir. Genellikle büyük üreticiler bu satış modelini tercih ederler. Bu tür satışlar üreticinin tercihine göre, kabal ya da kilo ile yapılır. Eğer üretici kabal satış yöntemini tercih ediyorsa, alıcının ve üreticinin tahmincileri ortalama bir tonaj belirlerler, her iki tarafça belirlenen tonaj ortalaması üzerinde uzlaşılır. Bu tonaj günün piyasıda oluşan fiyatı ile çarpılır ve büyük üretici alıcıdan çeklerini alır, hasat tarihleri belirlenir ve üretici kenara çekilir. Bundan sonra oluşacak hastalık, doğal afet ve zararlar ile hasat hep alıcıya aittir. Ürünün satın alındığı tarihten, hasatın yapıldığı tarihe kadar, ürün fiyatının düşme ihtimali de vardır. Ancak, artık alıcı bu risklerin tamamını üstlenmiştir.

8ee5daca-b485-47cc-a8b1-a1fe8167422bBazen üretici tonajda yanılma ihtimalini ortadan kaldırmak için kilo ile ürün satma yöntemini benimser. Ürettiği mal ne kadarsa tartılır ve bu bedel üreticiye ödenir. Ancak her ne kadar bu satış yönteminin ürün tonajında yanılmama gibi bir avantajı varsa da, riskleri de bulunmaktadır. Eğer alıcı, satın aldığın ürünün tahmini toplam tonaj çeklerini vermemişse, alıcı ürün kestikçe bedelini öder ki, bu şekilde ileride oluşabilecek fiyat düşmelerinde satıştan cayabilsin. Bu durumda satıcı-üretici kalan malını bir başkasına ve yeniden pazarlama zorunda kalabilir. Ya da alıcı ürünün iyisini seçer, ikinci kalitesini ise ıskarta sayar. Hatta üreticiye saçını başını yoldurtabilir. Ürünün önemli bir bölünümü kesmez ya da yere indirir. Bu nedenle, üretici kilo ile satış yönteminden çok tonajda yanılsa da, kabal yöntemini daha çok tercih eder.

Büyük alıcı hangi yöntemle alırsa alsın, ürüne masraf eder. Hasat tarihine kadar doğal bir afete maruz kalırsa, parasının tamamı gider. Üründe hastalık baş gösterirse ilaçlama yapar. Bunların tamamından kurtulursa, hasat dönemi başlar ve çok sayıda işçi ürün bölgelerine taşınır. Hasat yaptırılır, tezgahlar kurulur ve toplanan ürünler fabrikaya taşınır. Bu süre içerisinde hasat yapan işçi ücretleri, işçinin ve ürünün fabrikaya taşınması giderleri yapılır. Müstahsil makbuzları kesilir ve bunlar çiftçi adına maliyeye ödenir. Bunların tamamı maliyettir.  Sonrasında bu ürünler fabrikada işlenir. Ürünler, taşıma ve ürün dayanıklılığını artırma işleminden geçer, ambalajlanır ve satış mahalline gönderilmek için araçlara yüklenir. Yolda oluşabilecek kazalardan korunmak amacıyla ürün sigortası yaptırılır ve ürün gideceği yere kadar ulaşır. Alıcıya teslim edilir. Ürünün asıl tüketici ile buluşacağı mahale ulaşmasına kadar yapılan masraflar bu kadardır. Ancak bir de ürünü asıl satıcıya ulaştırmak için satışını yapan manavın, marketin ya da başka satıcının da bu ürüne yaptığı bir ödeme ve kar beklentisi bulunmaktadır. Bunlar da eklenince ürünün tüketiciye satışı bedeli oluşur. Eğer mal ihracat ürünü ise tüm maliyetlere bir de gümrük vergileri ve yurt dışına gemi ya da kara nakil vasıtası ile ulaştırma sigorta gideri eklenir.

Ürünün bir kısmı ikinci ya da üçüncü kalitedir. Bu ürünler daha düşük fiyatlarla piyasada değerlendirilmek veya meyve suyu fabrikalarına gönderilmek üzere ayrılır. Alıcı ürünü alırken, birinci ya da ikinci kalite için ayrı ayrı fiyatlar ödemediği için genellikle ikinci ya da üçüncü kalite mallar ana alıcı için zarardır. Ana alıcı bu zarara katlanır.

Tüm bunlar malın satıldığı ve arada bir çok kişinin para kazandığı anlamına gelmez. Ürünün piyasada belirli bir fiyatı yoktur. Ekonominin ana kuralı burada da işler; arza ve talepe göre bir fiyat oluşur. Bu fiyat ürünün satış fiyatıdır. Yalnız bu fiyat, ana üreticiden mal alan büyük alıcının ana ürüne ödediği para + hasat + ambalaj + nakliye + personel + vergi den oluşan maliyetinin altında kalabilir ki, bu durumda zarar oluşacaktır.

Çiftçinin ürettiği ürün yaş sebze ve meyvedir. Bunların tamamı her an bozulabilir ürünlerdir. Çevresel faktörlerden çabuk etkilenirler. Zarar riski yüksektir. Bu nedenle, ana alıcı, ürünü aldığı tarihten, satış ve parasını tahsil ettiği ana kadar stresli, koşuşturmayla geçen, riskli bir süreci üstlenmiştir. İşi hiç kolay değildir. Deli bir ticaret erbabıdır onlar. Aksi halde bu işi yapmaları mümkün değildir.

Şimdi herkes konuşuyor ya… Aracıyı bir ortadan kaldırsak, tüketici daha ucuz fiyata ürünü alabilir diye. Haydi kaldıralım. Ama nasıl yapacağız bu işi? Bu sürecin zahmetine nasıl katlanacağız? Masraflarını nasıl karşılayacağız? Hepimiz bir de tüccar, ihracatçı, pazarcı mı olacağız?

Bu nedenle gerçekçi olalım. Madem bizim ürünlerimizi pazarlamak için birileri çaba gösteriyor, onlara destek verelim. Onları da küstürmeyelim ve yollarına devam etsinler. Daha iyi bir sistem buluncaya kadar onlara ihtiyacımız var.

Yorum yapın

+ 89 = 98