Galiba bitki ıslahçıları kıtlığa çare olacaklar

İklim değişikliğinin hızlanması durdurulamaz, gıda ve su konusunda artan baskıya gerekli çözümler bulunamaz, hızla artan nüfus kontrol altına alınamazsa ve toplumlar arasındaki gelir dağılım dengesizliği giderilemezse, çok değil kısa bir süre sonra insanlık; tarihinin en büyük yaşamsal sorunları ile baş başa kalacaktır.

Hızla tükenen doğal kaynaklar nedeniyle milyarlarca insan açlık, susuzluk, yoksulluk ve kıtlıkla yüzleşecek, gıda ve su savaşları başlayacak, kötü yaşam koşullarından iyi yaşam koşullarına doğru hızla akan göçleri kimseler durduramayacaktır. Bu anlatılanların hiç birisi senaryo değildir. Bugün güvenlik ve daha iyi yaşam koşullarına doğru başlayan göçler, bir süre sonra suya ve yiyeceğe doğru yön değiştirecektir.

Bu sorunların farkında olan bilim, bir yandan gıda açığına karşı kaliteli, verimli ve hastalıklara dayanıklı gıda üretimi için ıslah yöntemlerini geliştirirken, bir yandan da kapalı alanlarda üretim denemeleri yapılıyor, endüstriyel üretim yöntemleri devreye giriyor, dondurulmuş ürün depoları büyütülüyor, hatta uzayda, dünyamız benzeri bir başka kara parçasında bitki yetiştirme senaryoları konuşuluyor.  Ama en önemli çalışmalar şimdilik çeşitli ıslah yöntemleri ile tarımsal ürün verimini yükseltmek, kaliteyi artırmak, hastalıklara dayanıklılık kazandırmak şeklinde sürüyor.

Bitkisel ürünün ıslahı yeni bir gelişme, yeni bir buluş değil. Esasında doğa bunu kendiliğinden yapıyor. Biz fark etmesek de, bitkiler adaptasyon, seleksiyon ve aşılama yöntemleri ile kendisini geliştirme faaliyetini yavaş da olsa sürdürülüyor. Bilim insanları doğada aslında kendi kendine sürdürülen bu faaliyete küçük dokunuşlarla yardımcı oluyor.

Bu dokunuşların en önemlisi hiç şüphe yok ki, hibrit(melez) tohum üretim modeli bilimsel çalışmalarının tamamlanması ile olmuş. Hibrit tohum üretimi aslında gıda üretim tarihinin dönüm noktalarından birisi sayılmakla birlikte, gelmiş geçmiş en sert tartışmaların konusu olmaktan kurtulamamış.

Çiftçi Kulübü karmaşık sorunları bile hafif bir dille anlatmanın ve anlaşılır hale getirmenin çabası içerisindedir. Yine bu yöntemi tercih ederek, insanlığın gıdaya olan ihtiyacının en önemli çözümü olan hibrit tohum üretimini ve bitki ıslahının diğer yöntemlerini anlaşılabilir bir dille anlatmaya, bu çalışmaların gıda geleceğine olan etkilerini değerlendirmeye çalışacağız.

Tabiat bilgisi kitaplarından hatırlarsınız. Üreme döngüsünü tamamlamak için yaşayan tüm organizmalarda gamet oluşur ve erkek gametler, dişi gametleri dölleyerek yeni bir organizmanın hayat bulmasına sebep olur. Biz buna en basit tanımı ile kendi kendine döllenme deriz. İşte bu döllenme yöntemi ile aynı türden yeni bir bitki oluşur. Bu oluşum doğal yolla yapılan bir üreme-çoğalma biçimidir.

Bilim işte bu kendi kendine döllenmeye yapılan basit müdahalelerle üretimde artış ve kalite sağlanabileceğini, lezzet, renk, dayanıklılık, hava şartlarına adaptasyon, hastalıklara direnç gibi özelliklerin bitkiye aktarılabileceğini fark etmiş ve bu özellikleri taşıyan kromozom yapılarını bir araya getirerek, istediği özellikte ürün elde etmeyi başarabilmiştir.

Farklı kromozomların farklı gamet oluşturması ve bunların matematiksel olarak çok artması gibi nedenlerle, tıpkı doğan çocukların biraz anneye, biraz babaya, biraz dedeye yada başka bir yakına benzediği gibi, bitkide de döllenme sonucu ortaya çıkan organizma anne babasına yada önceki akrabalarına benzer. Bu bitkinin domates olduğunu düşünürseniz, her yeni domates birbirinden biraz farklıdır. Ana babasından daha zayıf olma ihtimali yüksektir. Bu yolla birbirinden farklı boylarda, renklerde, lezzetlerde yüzlerce çeşit domates üretilir ki, bitkideki bu farklılık piyasanın ve tüketicinin tercih ettiği, artan ihtiyaçların karşılanabileceği bir üretim biçimi değildir.

İşte bu aşamada bitkideki farklılığı, çeşitliliği ve çevresel koşullarla oluşabilecek bozulmaları engellemek için bilim devreye girer. Aynı tür bitkinin iki farklı türünü çaprazlayarak aynı bitki türünün tercih edilen özelliklerinden oluşan bir tür elde edebilirler. Çaprazlama yöntemi ile bitkinin sadece birer kromozomu döllendirildiği için elde edilen yeni tür hibrit(melez) bir tür olur. Kendi kendine döllenen türlerde tercih edilen kromozomların döllenememesi yada bir kısım çevresel koşullar nedeniyle elde edilecek yeni türde (hemozigoti artıkça) zayıflamalar olabilmesi mümkün hale gelir. Hibrit türlerde melez azmanlığı etkisi nedeniyle güç ve kuvvet artışı sağlandığından elde edilecek türler ana-babadan daha kaliteli, daha verimli, hastalıklara ve her türlü hava şartlarına dayanıklı tür olarak gelişir.

Başka bir ifade ile hibrit tohumun saf hatlarda  tek bir gamet oluşturan annesi, tek bir gamet oluşturan babası vardır. Bitki (örneğimizde domates) hep aynı genetik yapıda ürün verdiği için elde edilen domateslerin hepsi birbirine benzer.  Elde edilen domatesler ise yüksek verimli, yüksek genetik dayanıklılığa sahip, dengeli olgunlaşan, aynı zamanda pazara sunulabilen, pazar şansı yüksek ürünler halini alır.

Hibrit tohum; “Domateslerin eski tadı yok. Nerede o eski domatesler” diye başlayıp, “kapitalizm para kazanmak için hibrit türü üretti. Her yıl ekilecek tohuma her yıl yeniden para vereceğiz.” diye sürdürülen ve nostaljik hatırlatmalardan öte gitmeyen sayısız eleştirinin konusu olmuş.

Bu eleştirilerin tamamının hiç bir bilimsel temeli olmadığı gibi, örneklemeler  hayatın gerçekleri ile de bağdaşmaz. Hibrit tohum ıslahı sırasında bitkide sağlığa ve gıda güvenliğine zarar verecek genetik değişiklik yapılmaz. İnsan sağlığına zarar verebileceği hususunda tespit edilmiş tek bir bilimsel bulgu yoktur. Aynı bitkinin iki farklı türü çaprazlanarak ve üstün özellikleri ele alınarak yeni bir elde edildiği için, elde edilen tür  ana babadan daha kaliteli, sayıca çok ve dayanıklıdır. İşte bu özelliği nedeniyle çiftçi tarafından tercih edilir.

Erdemit Domatesini Edremit Pazarından alırsanız, ince kabuklu ve lezzetlidir. Ama İstanbul pazarına götürürseniz, ince kabuk nedeniyle yola dayanamamış, bozulmuş bir domates almış olursunuz.  Edremit’te iyi yetişen domates, başka bir yükseltide yada iklimde Edremit Domatesi olmaz. Bu nedenle bilim insanları, Edremit Domatesi ile bir başka domatesin üstün özelliklerini çarprazlama yöntemi ile birleştirebilir. Daha kalın kabuklu, uzun yola ve hastalıklara dayanıklı, her türlü hava şartlarında yetişebilecek, aynı zamanda olgunlaşan, aynı zamanda pazara sunulabilen, daha lezzetli yeni bir tür elde edebilirler.

Tarımsal ürün ıslahında bir başka üretim şekli GDO’lu ürün de denilen genetiği değiştirilmiş organizmalardır. GDO’lu ürünler hibrit tohuma göre, daha acımasız tartışmaların konusu olmuştur.  Klasik ıslahcılar birbirinden farklı iki ayrı bitkiyi çiftleştirerek iki bitkinin genomunu rastgele karıştırır, sonra da istediği genin haricindeki parçaları eleyerek, istediği özellikleri taşıyan türleri elde ederler. Oysa GDO’lu ürün elde etmeye çalışan bilim insanları son  yıllarda tarımsal biyoteknolojideki büyük gelişmelerden yararlanarak, geleneksel ürünlere bitki dışında da istenilen genlerin transferini sağlayarak, yatay genetik manipülasyonları başarılı bir şekilde kullanılabilir hale getirirler. Daha anlaşılır bir dille ifade etmek gerekirse, herhangi bir bitkiye soğuk sularda yaşayan bir balıktan aldıkları geni ekleyerek, soğuğa karşı dayanıklı bir tür elde edebilirler.

Bilim bu yöntemle, ıslahın çok ötesinde, bitkide ve meyvesinde verimliliği, kaliteyi, olumsuz çevre koşullarına, hastalık ve zararlılara dayanıklılığı sağlamayı amaçlıyor. Sofralık ve sanayilik üretim çeşitliliğine ulaşmayı hedefliyorlar. Bitkinin besin değeri ve metobolit içeriği güçlendirmeyi ön planda tutuyorlar.

Bir gerçek var ki, Çin, ABD, Arjantin, Brezilya, Kanada, Pakistan, Hindistan gibi pek çok ülkede GDO’lu ürün üretimi yapılıyor. Bu ülkelerde bu yöntemle adeta üretim patlaması yaşanırken ülkemiz GDO’lu ürün karşıtlarının şiddetli eleştirilerinden etkilenmiş görünüyor. 2010 yılında Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Genetiği Değiştirilmiş Organizmalar ve Ürünlere Dair Yönetmelik GDO’lu ürünleri “çok riskli ürün” kategorisine almış ve üretimini ve kullanılmasını çok sıkı kurallara bağlamış. Şimdilik siyasi irade GDO’lu ürünlere çok ürkek yaklaşıyor.

Oysa bu yöntemle, üretimi yapılacak ürünlerde, ürün kalitesine zarar veren zararlı organizmalara karşı bitkinin direnç kazanması sağlanabilir, bu zararlılarla mücadele için daha az ilaç kullanılabilirdi. Bitkisel ürünlerde yağ kalitesi artırılabilir, bazı ürünlerin raf ömrü uzatılabilirdi. Tarımsal ürünlerin bir kısmında insan sağlığına faydalı vitaminlerin artırılması sağlanabilirdi. Bazı hayvanlara aktarılacak genlerle hemofiliye neden olan kan pıhtılaştırıcının artırılması ve bu yolla hemofili hastalarına kan pıhtılaştırıcı aktarımı mümkün olabilecekti. Hızla artan nüfusun ihtiyacını karşılayabilecek, açlığa çözüm olabilecek, hızlı büyüyen, hastalık, hava ve böceklere dirençli, herbisitlere dayanıklı, daha lezzetli, daha güvenli, daha verimli, daha besleyici, uzun ömürlü ve sağlık açısından daha faydalı bitkisel ve hayvansal ürünler, endüstriyel ve farmakolojik üretime katkı sağlayacak organizmalar elde edilebilecekti. Tuzluluk, pH, sıcaklık, don, kuraklık gibi hava şartlarına dayanıklı ürünler yetiştirilebilecekti. Tarım ve petrol üretim atıklarının temizlenmesi için özel yetiştirilmiş bitkilerden yararlanılabilecekti. Ateş böceğinden alınan bir genin bitki ile birleştirilmesinden ışık saçan ağaçların üretimi sağlanabilecekti.

GDO karşıtlarının itirazları güvenlik, etik, dini ve çevreci kaygılarla dayanıyor. Onlara göre GDO’lu ürünler insanlık için faydadan çok daha fazla zararlar oluşturacak, dünya tarımı, sağlığı ve ekolojisi için en büyük tehditlere sebep olacaktır. GDO’lu ürünler insanın nesli için bile büyük tehdittir.

Şüphe yok ki, bilim bu eleştirileri de dikkate almalı, değerlendirmeli  ve GDO karşıtlarının  endişelerini gidermelidir.

Tüm bu eleştirilen olanca şiddeti ile sürerken, insan genetikçileri yeni bir ıslah yöntemi keşfetti. Bu yöntemin adı gen düzenleme teknolojisi olan CRİSPR..

CRISPR teknolojisi ile genomun çeşitli kısımlarına ekleme, çıkarma yada DNA dizilimlerinde değişiklik yapma imkanı bulunacak, insan genetikçileri tarafından yapılan bu buluştan yakın zamanda tarım bilimcileri de bolca yaralanacak ve bu teknolojiyi kullanarak, tarımsal üretimde önemli verim artışı yaratacak yöntemleri kullanacaklardır.

Şimdilik CRISPR’nin, hiç bir ahlaki kaygı taşımadığı, insan sağlığına zarar verebilecek hiç bir boyut içermediği ve hastalıklı genomları ayıklamak suretiyle en doğru organizmayı elde edebildiği için gelecekte müthiş bir üretim patlamasına sebep olacak gibi görünüyor.

Yorum yapın

46 − = 37