Alata ve Tarımsal Araştırma Kuruluşları..

Hafta sonunu iple çektiğimiz, gitmek için büyük heyecan duyduğumuz, gidince de Ali Amca’nın evinde ki tandırda bazlamaların, sıkmaların yapıldığı, yemeklerin pişirildiği, yazları da sosyal tesislerinde denize girdiğimiz, portakal’ı, limon’u,  zeytin’i, subtropik meyveleri  ilk tanıdığımız yerdir Alata..

Deniz kıyısından başlayıp, Toros Dağlarının yamaçlarına kadar uzanan ince, uzun arazi yapısı aslında bölge arazi yapısının küçük bir modeli gibidir. Kıyılarda denizden esen rüzgarların biriktirdiği kumullu bir toprak yapısı varken, diğer taraflarda dağlardan akan suların oluşturduğu alüvyonlu topraklar hayat bulur.  Müthiş verimli arazi karakter yapısı, limondan, portakala,  zeytin’den, keçiboynuzuna, aromatik bitkilerden, bağcılığa, tropikal meyveciliğe, sert çekirdeklilere,  hatta tarla ziraatına kadar sayısız ürünün yetiştirilmesi için fırsatlar sunar.

Alata’nın tarihi aslında Cumhuriyet’in tarihi gibidir. Cumhuriyetin kurucuları bilirler ki, tarımsal üretim stratejik bir modeldir. Temelleri yeni atılan cumhuriyet’in rekabet gücünü sürdürmesi ancak tarımla olur. Bu alandaki kalkınma bilgi üretmesi ve üretilen bilginin teknolojiye dönüştürmesi ile mümkündür. Bu ise ancak bilgi ve teknoloji üretebilen okullarla olur.  1944 yılında hiç gecikmeden arazi tahsisi yapılır, ilk fidanlar dikilir ve Teknik Bahçıvanlık Okulu’nun temelleri atılır.

Alata bir süre okul olarak faaliyetini sürdürse de, 1950’li yıllara gelindiğinde, farklı bir dünya kurulmuştur. Bu yıllar ülkeler arası rekabetin hızla arttığı, bilimsel gelişmelerin hızlandığı ve araştırma kuruluşlarına büyük yatırımların yapıldığı yıllardır. Türkiye ve Alata bundan etkilenir. 1967 yılında Alata Teknik Bahçıvanlık Okulu önce Bölge Bağ-Bahçe Araştırma Enstitüsü, 1972 yılında ise Enstitü ve Okul birleştirilerek Bölge Ziraat Araştırma Enstitüsü ve Ziraat Meslek Okulu adını alır. 1974 yılında ise Enstitü ile Okul tekrar ayrılarak Enstitünün adı Bahçe Kültürleri Araştırma ve Eğitim Merkezi olarak değiştirilir. 1982 yılında ise okul tamamen kapatılır.

Aslında o yıllar kafaların karışık olduğu yıllardır. Tarımsal araştırmanın önemi kavranmakla birlikte hep ülke gerçeklerinden uzak çalışmalar yürütülür. 1972 yılında çıkarılan Tarımsal Araştırma Kanunu  bugün için bile modern sayılacak düzenlemeler içermektedir. Ancak ülke  sosyolojisine ve tarımsal yapıya uygun olmayan düzenlemeler içerdiği için bir türlü hayata geçmez ve unutulup gider.

Günümüzde araştırma kuruluşlarının önemi tartışma konusu olmaktan çıkmış, bu kuruluşların ne şekilde ve hangi bütçe ile faaliyetini sürdürebilecekleri konuşulmaya başlanmıştır. Güçlü ülkeler ve uluslararası güçte şirketler artık araştırmalara büyük bütçeler ayırmaya başlanmıştır. Kurulan yeni dünyada mücadele silah ve savaşla olmayacak, gıda ve biyoloji ile yapılacaktır.

Ülkemizdeki tarımsal araştırma konusundaki kafa karışıklığı uzun yıllar sürer. Araştırma faaliyetini sürdürecek sistematik bir teşkilat yapısı oluşturulamaz ve uzun zaman Tarım Bakanlığına bağlı Enstitüler ile Ziraat Fakültelerine bağlı Enstitüler olmak üzere, bazen iç içe, bazen birbirinden ayrı yapılar olarak, çok başarılı olmazlarsa da çalışmalarını sürdürürler. Ta ki, YÖK kuruluncaya kadar.

YÖK, bu kuruluşlar ile bakanlık ve okullar arasındaki ilişkiyi fark edemez. Aslında bu kuruluşların varlığından bile habersizdir. Bu yüzden bu kuruluşların hayatiyetini sürdürmesi ve faaliyetlerine devam etmeleri için yeni düzenlemeler yapamaz. Başı boş kalan bu kuruluşlar ise zaman içinde büyük yaralar alır, kendi varlıklarını ve imtiyazlarını sürdürmek dışında pek bir varlık gösteremezler.

Bilinen çok önemli bir şey vardır ki; Tarımsal araştırmaların üç ana unsur vardır. Bunlardan ilki, araştırma sistemi ve yapısı, ikincisi personel varlığı ve kalitesi, üçüncüsü ise araştırmalara sağlanan kaynaktır. Bunlardan birisinde ortaya çıkabilecek bir zafiyet diğerlerini de etkileyecek ve amaca ulaşmak mümkün olmayacaktır. Bu nedenle, araştırma yapısını yeniden organize ederken, sadece kişi ve kurumların isimlerinin değiştirmenin kalite getirmeyeceğini bilmek gerekirken, bu böyle olmamış, Alata sürekli isim ve yapı değiştirmiştir.

Bu nedenle, bundan sonra Alata’nın aldığı diğer isimlerden bahsetmeyeceğiz. Ama bir gerçek var ki; Tarım Bakanlığına bağlı bir Tarımsal Araştırma Genel Müdürlüğü kurulmasına rağmen, Zirai Mücadele Genel Müdürlüğüne bağlı araştırma kuruluşları ve Topraksu Genel Müdürlüğüne bağlı araştırma kuruluşları hep olmuş, siyasi iradenin kararlarına uygun olarak bu kuruluşlar bazen birleşmiş, bazen de ayrılmışlar, hep bir parçalı yapı görüntüsü oluşturmuşlardır. Ama her zaman araştırmada görev alacak yetenekli ve kaliteli personel kadroları ihmal edilmiş, sahipsiz kalan, serbest hareket etmeye alışkın bu kuruluşlar ise düzensiz yapılar olarak varlıklarını sürdürebilmişlerdir.

1980’li yıllar Türkiye’nin dönüşümlü yıllarıdır. Korumacı-devletçi ekonomik sistemden, serbest piyasa kurallarına göre hareket edilen bu sisteme geçilmesinin bu kuruluşları da etkilememesi düşünülemezdi. Dönüşümle birlikte artık özel tohumculuk şirketleri, gübre üreticileri, tarımsal mekanizasyon firmaları desteklenmeye başlamış ve araştırma kuruluşlarının kadroları ise bu kuruluşların pazarlama elemanları gibi hizmet vermeye zorlanmıştır. İşlevlerini kaybeden  tarımsal araştırma kuruluşları Tarım Bakanlığına bağlanmış, tarımsa araştırma stratejisini ortaya koyacak bir siyasi iradenin olmayışı ise bu kuruluşların tamamen güç kaybetmesine ve içten içe çürümesine sebep olmuştur.

Bütün olumsuzluklara rağmen, bu kuruluşların başı-boş yapısı, ağır siyasi ortama rağmen bu kuruluşlarda bulunan nadir araştırmacıların Tarım Bakanlığının tarım politikalarını en sert biçimde eleştirmesine, görüşlerini açık bir yüreklilikle ortaya koyabilmelerine fırsat sunmuştur. Sonraki yıllar ise bu yapılar söyleyecek hiç bir sözü olmayan, masa başı kadroların doldurulduğu istihdam alanları olmaktan öteye gidememiştir.

Alata’yı da bu yapılardan ayırmamız mümkün değildir. Mutlaka yapılan bir kısım iyi işler vardır ama bu iyi işlerin kamu oyu ile paylaşılması ve çiftçiye ulaştırılmasındaki  sorunlar nedeniyle Alata bugün sadece arazisinden bahsedilen bir kuruluştur. Arazisi öylesine değerlidir ki, kimine göre Turizm Alanı olmalıdır, kimi ne göre konut..

Ama kimse, iyi dünya örnekleri gibi bir tarımsal araştırma yapısının güçlendirilmesi ve yeni bir anlayışla ülke menfaatlerine uygun hareket eden yapılar haline getirilmesi için fikir üretmez.

Bilinmelidir ki; tarımsal araştırmalar stratejik öneme sahiptir ve elde edilecek ürün kamu malıdır. Kamu malı olan, satılamayacak bu ürünler için finansal bir model oluşturmak ve bu oluşuma özel sektörü katacak ve rekabet sistemi oluşturacak bir teşvik sistemi kurmak merkezi hükümetin görevidir. Alata ise bu yönde kurulacak bir sistemin en önemli unsuru olmaya adaydır

“Alata ve Tarımsal Araştırma Kuruluşları..” üzerine 2 yorum

  1. Çocukken babam ile Alata’ya arada bir giderdik. Gerçekten zamanın ilerisinde bir tesisti, her güzel şey gibi onuda yok etmesini bildik.

    Yanıtla

Yorum yapın

− 4 = 1