Avokado ve Klonal Anaç Sorunu

İlk kez 1970’li yıllarda FAO aracılığıyla Türkiye’ye getirilmesine rağmen; asıl tanınması 1980’den sonraki yıllarda o tarihlerde başbakan olan Süleyman Demirel ile olmuş. Bahçesine ilk avokadoları dikimi yapan Av. Mustafa Faik Saraçoğlu, ilk ürünlerini de Süleyman Demirel’e göndermiş. Süleyman Demirel’in “Avokado benim hayat iksirimdir. Bana zindelik ve güç veriyor” dediği dilden dile anlatılırdı. O nedenle, avokadonun tanınmasına Süleyman Demirel’in katkısı büyük olur.

Sonra anlaşıldı ki, avokado Türk Mutfağı’na inanılmaz uyum sağlıyor. Kabuğunu soyup dilimleyip üzerine zeytinyağı ve kırmızı pul biber serpince kahvaltılara eşlik ediyor; salataları yapılıyor, binbir çeşit meze elde ediliyor. Ama ne mezeler…  Tatlıyla tuzluyla, ekşiyle, acıyla… İçerisine ne koysanız, müthiş lezzetler ortaya çıkıyor. Soyulan kabuğu ile de cilt güzelleştiriliyor. Hani denir ya; binbir derde deva oluyor.

Sonra Mersin ve Antalya avokado dikim sahaları genişler. Üretimine eğitimli ve bilinçli gruplar ilgi gösterince hem üretim, hem tüketim pazarı hızla büyür. Halen  Hatay’dan Muğla’ya kadar Akdeniz ikliminin hakim olduğu pek çok tarımsal alanda yeni yeni bahçeler tesis edilir, üretim hızla artar.

Genel bilgi olarak anlatmak gerekirse avokado, Laureceae familyasındandır.  Bu nedenle, Meksika (P. americana var. drymifolia), Guatemala (P. americana var. guatemalensis) ve Batı Hint (P. americana var. americana) olmak üzere birbirinden farklı üç soydan oluşur. Birbirinden farklı bu üç farklı soyun melezlenmesi ile birbirinin alt soyu çok farklı türler ortaya çıkar. Bizde ise ilk avokado 1970 yılında FAO aracılığıyla Kaliforniya’dan getirilen Fuerte, Hass, Bacon ve Zutano gibi çeşitlerden oluşur. Sonraki yıllarda bu çeşitlere  Ettinger, Pinkerton, Wurtz gibi türler eklenir. 1980 sonrasında Antalya Batem tarafından bu türler dışında 42 çeşit daha getirilir ve bu çeşitlerden bizim bölgemize en uygun türlerin tespiti ve adaptasyonu için gerekli çalışmalar sürdürülür.  Şu anda ülkemizde  ilk gelen türler olan Fuerte, Hass, Bacon ve Zutano gibi türlerle karma meyvecilik tarzı tercih edilse de, bu çeşitlere son yıllarda Pinkerton da dahil olur.

Dünya avokado üretimi de, Türkiye’dekine benzer gelişmeler kaydetmiş; başta Meksika olmak üzere, subtropik iklimin hüküm sürdüğü pek çok ülkede üretim hızla artmış. Her ülke, kendi iklim yapılarına uygun türler geliştirmiş, pazar hızla büyümüş.

Ülkemiz tarımının yaşadığı sistemsel sorunlar nedeniyle çiftçinin tarla ziraatinden, bahçe türü ziraatçılığa doğru hızlı bir geçiş yaptığı bir gerçek. Ancak ülkemizde, başta turunçgil olmak üzere sayıları milyonlara ulaşan fidan üretilmesine rağmen, üretilen fidanların tamamına yakınının vajetatif çoğaltım (tohum-aşılama teknikleri) ile geliştirildiği anlaşılıyor. Görünen o ki; tohum ıslahında yakaladığımız başarıyı, klonal anaç üretim yöntemlerinde gösterememişiz.

Vajetatif çoğaltım (tohum-aşılama) yöntemi ile yapılan fidan çoğaltım işlemlerinde, kullanılan tohumların heterozigotik özellikler göstermesi nedeniyle açılımlar yaptığı; bu durumun bitki büyüme ve gelişiminde farklılıklar yarattığı, bitki zararlıları ve hava ve çevresel  şartlarına karşı stres oluşturduğu ve değişkenlik gösterdiği bilinmektedir. Yine bu tür üretim modelinde verimde düzenlilik ve süreklilik sağlanamamakta, kültürel işlemlerde sorun yaşanmaktadır.

Oysa dünyanın gelişmiş ülkeleri tohum anaçlarının genetik açılımlar göstermesi nedeniyle çoktan klonal anaçlamaya geçmişler.  Klonal anaçlarla elde edilen fidanlar, sürekli ve düzenli gelişim özelliği göstermekte, hem tarım zararlılarının, hem de çevresel ve hava şartlarından kaynaklanan strese karşı daha dayanıklı olmaktadır. Büyük çoğunluğu bodur büyüme eğilimi göstermekte, meyve verimini ve kalitesini arttırmakta, sık dikime elverişli özellik göstermekte ve kültürel işlemleri kolaylaştırmaktadır.

Avokado üretimi konusunda yaşanılan diğer bir kafa karışıklığı ise dikimi yapılacak türlerle ilgili olanıdır. Yaygın olarak Fuerte, Hass, Bacon ve Zutono’dan oluşan türlerle karma dikim yapılmakla beraber; dünya genelinde, dayanıklılık, dalda uzun süre kalma, depolamada üstün özellikler ve lezzet gibi nedenlerle Hass ve ona bağlı alt soylarla dikim alanlarının yüzde 90 oranlarına çıktığı gözleniyor. Yine dış ticaret ihracat taleplerinin de tamamen Hass yönünde geliştiği biliniyor.

Hala kendi bölgemizin iklim ve toprak yapısına uygun bir tür geliştiremedik.  Klonal anaç elde etme yöntemleri fidan üretimi yapamadık. Uluslararası alanda talep gören avokado türü ile ilgili üreticiyi teşvik sistemi oluşturamadık. Ancak umutsuz olmak için de bir sebep bulunmuyor.  Yoğun fidan talebi üreticinin avokado yetiştiriciliğine sıcak baktığını ve bahçe tesisinde istekli olduğunu gösteriyor.

Avokado üretimi ile ilgili teknik pek çok bilgi eksikliği bulunuyor. Ancak, Çiftçi Kulübü bu eksikliği giderme görevini uzmanına bırakmaktadır. Bu uzmanlardan birisi avokado üretiminin gelişmesi için uzun soluklu ve değerli çalışmalar yürüten Alata Bahçe Kültürleri ve Araştırma Enstitüsü Müdürlüğü’nde görevli Ziraat Mühendisi Asım Bulut’tur.  Onun avokado yetiştiriciliği konusundaki değerli sunumunu aşağıdaki linkten erişebilirsiniz. Üreticilik konusunda gerekli bilgiler bu sunumdan edinilebilir.

“Avokado ve Klonal Anaç Sorunu” üzerine 2 yorum

  1. Değerli ve özlü bilgiler veren yazı ve sunum için teşekkürler.
    Bu konuda daha ayrıntılı bilgi edinmek isteyenlere, Dr. Süleyman Bayram’ın “Avokado Yetiştiriciliği” başlıklı ve arastirma.tarimorman.gov.tr/batem/Belgeler/Kutuphane/Teknik%20Bilgiler/Avokado%20Yetistiriciligi.pdf
    bağlantısındaki dosyayı okumalarını tavsiye ederim.

    Yanıtla
  2. Aktüel bir konu.
    İnşallah Devlet ve özel sektör klo nal
    fidan üretimi için gerekeni yaparlar.
    Doğu Akdeniz Ormancılık araştırma Müdürlüğü yaklaşık 40 yıldır Okaliptus da klo nal fidan üretimi üzerinde çalışmaktadır.
    Halen Okaliptus da klo nal fidanlar la dikim yapılmaktadır.
    Avakado içinde mevcut çalışmaların
    daha ileriye götürülmesi dileğiyle…

    Yanıtla

Yorum yapın

− 2 = 5