Çekin elinizi Alata’nın üstünden..

Aslında hep bir tedirginlik vardı.

Deniz kenarından başlayın Toros Dağlarının eteklerine kadar uzanan, kıyılardan esen rüzgarların oluşturduğu kumullu araziler ve dağlardan akan yağmur sularının biriktirdiği alüvyonlu topraklar aslında ürün yetiştirmek için muazzam bir çeşitlilik sunuyordu. Müthiş arazi yapısı ile limondan, portakala, zeytinden keçiboynuzuna, aromatik bitkilerden, bağcılığa, tropikal meyvecilikten, sert çekirdeklilere, muz ve avokadoya, hatta tarla ziraatının sayısız ürünlerine ev sahipliği yapıyordu.

Caretta carettaların en doğal yaşam alanıydı. Nesli tükenen ve koruma altına alınan kum zambaklarının var olan son üretim bölgesiydi. Doğası gereği yerinde muhafaza edilmesi gereken binlerce bahçe bitkisi vasıflı tarımsal genetik kaynak burada hayat bulmuştu. Binlerce çeşitten oluşan müthiş koleksiyon parseller vardı.

Daha da önemlisi; tüm zorluklara, tüm imkansızlıklara rağmen sürekli üretme isteği olan, Alata’yı yaşatma heyecanı ile dolu kadrolar vardı.

Öyleyse nedendi bu tedirginlik?

Tüm bu sayılan üstün vasıflarına rağmen Alata’nın başka üstün vasıfları da vardı. Erdemli’nin yanı başında, pıtırak gibi biten ruhsuz binaların yanında 2740 hektarlık bir alan aslında tarıma ve çiftçinin hizmetine bırakılamayacak kadar değer kazanmıştı. Bu nedenle Alata, hep tarım dışı istilacıların ilgi alanında oldu. Araştırma kavramını anlayamayan, arazi üzerinde bulunan binlerce genetik mirasın ne demek olduğunu bilmesi mümkün olmayan bu istilacılar, Alata’nın arazisinin metrekaresini, üstüne dikilecek ağaç ile çarpıyor, elde edilen geliri yetersiz görüyor; “Verimsiz işletmedir. Turizm gibi, inşaat gibi gelir getirecek işlerde değerlendirilmelidir ve ekonomiye değer yaratılmalıdır.” diyorlardı.

Türkiye gibi, inşaatın lokomotif bir sektör olduğu, üretime ve araştırmaya değer verilmeyen bir ülkede, tarım dışı istilacı zihniyetin söylediklerine itibar etmemek mümkün değildi. Nihayet, Alata için turizm alanından, inşaat alanına kadar sayısız projeler yapıldıysa da; Alata’nın o sesi cılız çıkan üretken kadrolarının üstün çabaları ve konuya duyarlı yerel bir kısım sivil toplum kuruluşlarının gayretleri ile Alata’nın tamamı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu tarafından 09.10.2000 tarih ve 3877 sayılı kararı ile “Birinci  Derece Doğal Sit Alanı” olarak ilan edildi.

Aslında Alata’nın Birinci Derece Doğal Sit Alanı olarak ilan edilmesine bile gerek yoktur. Arazi üzerine yapılacak yapı türleri Erdemli Belediyesi’nce yürürlüğe giren İmar Planları’nda belirlenmiştir.  Ama burası Türkiye’dir. Pek çok yerde görüldüğü gibi, imar planlarının bir günde değiştirilmesi ve üzerine istilacıların istediği türden yapı türlerinin yapılması mümkündür. Bu nedenle, Alata’nın Birinci Derece Doğal Sit Alanı olarak ilan edilmesi gayretleri tamamen, yukarıda belirtilen tedirginlikten ve Alata için ikinci bir koruma zırhı elde edebilme içgüdüsünden kaynaklanmıştır.

Bir süre sonra görülür ki; Birinci Derece Doğal Sit Alanı ilan etmek bile Alata’yı korumayacaktır. Ülkenin yaşadığı onca sorunu dururken birden bire,  06.01.2021 tarihli Resmi Gazete’de Cumhurbaşkanlığı kararnamesi yayımlanır ve Alata’nın 83.883,21 metrekarelik bir alanının “kesin korunacak hassas alan” ilan edildiği, hemen kuzeyinde bulunan 327.439 metrekarelik bir başka alanın ise Nitelikli Koruma Alanı olarak muhafaza edildiği görülür.

Bu kararname ile belirlenen “kesin korunacak hassas alan” ile ilgili o kadar çok soru işareti vardır ki…

09.10.2000 tarih ve 3877 sayılı karar ile Alata’nın tamamı 1. Derecede Doğal Sit Alanı ilan edildiğine göre; neden Alata’nın tamamı sit alanı yapılmaktan vazgeçildi ve sadece 83.883,21 metrekarelik bir alan kesin korunacak hassas alan ilan edildi?

2740  hektarlık Alata Lokasyonununda koordinasyonu belirlenen 83.883,21 metrekarelik alan nereye isabet ediyordu ve hangi özelliği nedeniyle sadece bu bölge hassas korunacak alan ilan edilmişti?

83.883,21 metrekare Alata arazisinin kalan diğer bölümü ne olarak değerlendirilecekti? Bu kararın alınmasının arkasındaki sebepler nelerdir?

Sayısız sorular…

Aslında 19 Temmuz 2012 tarih ve 28358 Sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan “Korunan Alanların Tespit, Tescil ve Onayına ilişkin Usul ve Esaslara Dair Yönetmelik” md. 9  incelendiğinde, kesin korunacak hassas alanın tanımından bu araziye neler yapılmak istenildiği hemen anlaşılır.

Yönetmeliğe göre, “kesin korunacak hassas alanlar  nitelikli doğal koruma alanlarını etkileyen, bu koruma bölgeleri ile bütünlük gösteren, korumaya katkı sağlayacak, doğal ve kültürel bakımdan uyumlu düşük yoğunlukta faaliyetler, turizm ve yerleşimlere izin veren alanlardır”.

Kararnamenin yayımlanması ile birlikte caretta caretta’ların üreme alanlarının “kesin korunacak hassas alan” ilanı ile birlikte önem kazanacağını, carette carettaların kurtulacağını düşünen ve sevinç çığlıkları atan bazı çevreler; bir süre sonra bu alanlara düşük yoğunluklu faaliyet alanları, turizm yatırımları yapıldığını görecek, bir kısım yerleşimlere izin verildiğine tanık olacak ve büyük hüsran yaşayacaklardır.

“Çekin elinizi Alata’nın üstünden..” üzerine bir yorum

Yorum yapın

68 − 67 =