Gıda da fiyat artışı buzdağının görünen yüzü. Asıl sorun Hal Yasasında.

Sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Enflasyonun yol açtığı hayat pahalılığı konusundaki sıkıntıları da gayet iyi biliyoruz. En kısa sürede enflasyonu da kontrol altına alarak raflardaki, etiketlerdeki fahiş fiyat artışlarının önüne geçeceğiz” deyince,

Camilerimizde de, “Allah’a ve ahiret gününe inanan bir mümin, işinde ve ticaretinde harama ve gayr-ı meşru kazanç yollarına başvurmaz. Ölçü ve tartıda adaletsizlik yapmaz. Malını satmak için yemin etmez, karaborsacılık yapmaz, fırsatçı davranmaz. Fâhiş fiyatlarla insanları mağdur etmez. Alışverişte fiyatları kızıştırmaz, başkasının pazarlığını bozmaz. Hâsılı, dünya hırsına kapılıp da harama bulaşmaz” diye hutbe okutunca biz üreticileri bir gülme tuttu.

Nasıl tutmasın ki?

Hep söylenir ya; serbest piyasa ekonomisinin kuralları işler. Ürün fiyatlarını ürünün yetiştirilmesi sırasında kullanılan girdilerin maliyetleri ve piyasanın talepleri  belirler.İşte bu kurallar, enerji,  inşaat, otomotiv, konfeksiyon yada sınai ürünler sektöründe sorunsuz şekilde işlerken, gıda sektörüne gelince işler değişir.

Aslında ürünlerin piyasa fiyatlarındaki artış sebepleri ekonomideki bilinen kurallardan farklı değildi. Enflasyon enflasyonluğunu yapmış, her ürün grubunda fiyatlar genel düzeyin üzerinde sürekli ve hissedilir şekilde artınca gıda fiyatları da artmıştı. Öyle ya, fideyi toprağa bırakmak ürün almak için yeterli olmuyor, fideciye fide parası ödeniyor, büyütmek, meyveye dönüştürmek için ilaç, gübre, mazot, elektrik kullanmak gerekiyordu. Hasat ve taşıma için işçiye ihtiyaç duyuluyor, ürünleri usulüne tüketiciye ulaştırmak için ambalaj gerekiyordu. Arazi için kira ödeniyor, kullanılan ekipmanlar için amortisman düşülmesi gerekiyordu.  Bu girdilerin büyük bölümü döviz cinsinden para ile temin edilince ürün fiyatlarında artış kaçınılmaz oluyordu.

Gıda dışı üreticiler ürettikleri ürünlerin girdi artışlarını fiyatlarına istedikleri gibi yansıtırken, gıda üreticileri ürünlerinin fiyatlarına zam yaptığında bir öfke, bir şiddet.. Baskı üstüne baskı.. Fiyatlar fahişmiş.. Üretici helaline haram karıştırıyormuş.

Belli ki, çarşı-pazardaki yangını gizlemek, vatandaşın feryadını duymamak mümkün değildi. Siyasi irade de bu yangını gördü, feryatları duydu. Duydu ama, sorun çözmek mevkiinde olan sanki kendileri değilmiş gibi, üretici, aracı, dağıtıcı, pazarcı, marketçi herkes suçluymuş. Vurguncuların yaptıkları yanına kar kalmayacak, ne pahasına olursa olsun fiyatlar inecekmiş! Bunlarda yetmemiş olacak ki, cuma namazlarında okunan hutbelerde üreticinin vicdanları bile baskı altına alınacakmış.

Aslında enflasyonun yarattığı fiyat artışları buzdağının görünen kısmı. Görünmeyen kısmı ise suyun altında. Gıda üretiminde ve tedarik sisteminde serbest piyasa ekonomisinin o kendi kendine işlemesi gereken çarkları geçmiş yıllarda bozulmuş. Yanlış yasal düzenlemeler ve düzenleme ile ilgili yerine getirilmeyen görevler sistemdeki asıl sorunu oluşturmuş.

1960’lı yıllardan beri yürürlükte olan,  sebze ve meyve ticaretinin düzenlenmesini amaçlayan 80 sayılı Toptancı Hallerin Yönetim ve Şekli Hakkındaki Kanun hükümlerinin yetersiz kalınca, sorunlar bir türlü giderilemeyince  01.01.2012 tarihinde  5957 sayılı “Sebze ve Meyveler ile Yeterli Arz ve Talep Derinliği Bulunan Diğer Malların Ticaretinin Düzenlenmesi Hakkında Kanun” yürürlüğe girdi. Kanunun öncelikli amacı, tarım ve gıda sektöründe kayıtlı olmayan aracıların mümkün olduğu kadar ortadan kaldırılması, üreticilerin toptancı hallerine erişim maliyetlerinin azaltılması ve çiftçilerin ürünlerini doğrudan perakendecilere satabilmesidir.

Kanunun amacı bu olmakla birlikte, kanunun uygulanması sırasında düzenleyiciler ve üreticiler tarafından yerine getirilmesi gereken yükümlülükler yerine getiremeyince sorunlarda başlar. Ülkenin her yerinde üretilen ürünün, hasattan hemen sonra kayıt altına alınabilmesini sağlayacak yeterli teknolojik alt yapı kurulamaz, ağır hantal yapı bu sorunun altından kalkamaz. Sonuç sebze ve meyve ticaretinin düzenlenmesi gibi anlamlı, ağır ve dev bir organizasyon kayıt altına alınamaz.

Gerekli denetimlerin yapılamaması, kayıt dışı işlemlerin önlenememesi, toptancı hallerin müzayede, depolama, tasnifleme ve ambalajlama tesisleri ile laboratuar ve soğuk hava deposu gibi alt yapı eksikliklerinin giderilememesi, pazarlama ve yardımcı hizmetleri için düzenlemelerin yapılamaması sorunları daha da büyütür. Gıda güvenilirliği ihmal edilir. Kayıt dışılığa bağlı olarak rekabet şartlarının oluşturulamaması, üretici ile tüketici arasındaki pazarlama marjını azalmak yerine her geçen gün daha da büyütür.

Aslında toptancı hallerde beceriksizce oluşturulamayan sistemsizlik nedeniyle toptancı haller dışında da ürün tedarikinin önü açılır. Küçük-büyük her ölçekteki çiftçinin pazara erimişinde sorunlar yaşanır. Çiftçi her an piyasada hareket halinde olan kötü niyetli kişilerle baş başa bırakılır. Borsası oluşmamış, bilmediği, kontrol edemediği bir piyasada“belirsizliğe mal tedarik eden kişiler” haline getirilir.

Hiç kuşku yok ki, sebze ve meyve üretimindeki piyasayı düzenleme gibi görevi olan ve yasal düzenleme ile ilgili yükümlülüklerini gereği gibi yerine getirmeyen siyasi irade bu sorunun baş sorumlusudur. Yarattıkları sistem ile tüm ülkede üretilen ürünün 70’e yakınını kayıt dışına itebilmiş, çiftçiyi bu sektörün belirsizliğe kürek sallayan aktörleri haline getirebilmişlerdir.

Gıda üretimi yapan üreticilerin büyük bir bölümü kiralık arazilerde üretim yapıyor, kullandığı, tohum, ilaç ve gübrenin tamamına yakını dövize endeksli temin ediliyor. Tüm bu durumda üretim aşamasında kullanılan döviz endeksli girdiler, işçilik ve enerji maliyetleri ve kira dahil hasata kadar maliyetlerinde % 40’lık bir artış oluşuyor.

Ürünün hasat edilmesi için gerekli işçilik, ürünün işleme depolarına taşınması, kalitesine göre ayrılması, firesi ve ürünü işlemek için kullanılan enerji giderinde de % 45’lık bir artışa ambalaj malzemelerindeki % 100 artış eklenince, ortalama maliyet artışı %  50 olmuş.

Netice böyle olunca, tedarik ve hal sistemindeki yanlışlar, ülkenin yaşadığı enflasyona bağlı maliyet artışları ve yaratılan haksız rekabet tüketicinin sofrasına zam olarak yansıması kaçınılmaz olmuş.

Yorum yapın

+ 74 = 76