Havza Üretim ve Destekleme Modeli İle Yaratılan Düş Kırıklığı

Galiba her şey 1999 Helsinki Zirvesi, Avrupa Birliği üyeliğine adaylık süreci ile başladı.

İlki 2001’de yayınlanan ve 2003’te güncellenen “Avrupa Birliği Müktesebatının Üstlenilmesine İlişkin Program” uyarınca, hem ülkenin tarımla ilişkili tüm kurumlarında yapısal iyileştirmeler yapılacak;  hem de Türk mevzuatının çevre, tarım, ormancılık ile bitki ve hayvan sağlığı kalite ve standartlar ile ilgili düzenlemelerinin, topluluk mevzuatına uyumlu hale getirilmesi sağlanacaktır. Bu alanlarda faaliyet gösteren tüm kurum ve kuruluşlar ya bakanlık bünyesinde ya da “Tarımda Yeniden Yapılanma ve Destekleme Kurulu” adı altında oluşturulacak ve etkinlik kazandırılacak bir kurulun çatısı altında birleşecekti.

Bu çerçevede kısa süre içerisinde çalışmalar başlar. Tarım sektörü,  uzun vadeli politikalar geliştirilerek, sürdürülebilir bir yapıya kavuşturulmalıdır. Bunun için tarımsal üretim alanında yasal bir düzenlemeye ihtiyaç vardır. AB’ye uyum sürecindeki gelişmelerden doğacak ihtiyaçları karşılayabilmek ve  gerekli düzenlemeleri yapabilmek için 18.04.2006 tarihinde 5488 sayılı Tarım Kanunu yürürlüğe girer.

Tarım Kanunu bir çok yenilik içermekle birlikte en önemli yenilik, tarımsal üretim havzaları oluşturulması ile ilgili 14.md. düzenlemesidir. Tarım Kanunu 14. md.ye göre; “tarımsal üretimin kendi ekolojisine uygun alanlarda yoğunlaşması, desteklenmesi, örgütlenmesi, ihtisaslaşması ve entegre bir şekilde yürütülmesi için tarım havzaları, Cumhurbaşkanınca belirlenir. Bu havzaların faaliyet ve işleyişi ile ilgili esas ve usullerin düzenlenmesine ilişkin yönetmelik, Bakanlık tarafından yürürlüğe konulur”.

Sonradan “Havza Yönetim Sistemi” ya da “Tarım Havzaları Üretim ve Destekleme Modeli” adını alacak bu sistemin ilk çalışmaları Tarım Kanunu’nun yayımlanmasından hemen sonra, 2007 yılında başlar. İlk bakışta Tarım Kanunu’nun lokomotifinin “havza modeli” üretim sistemi olduğu ve bu sistemden büyük umutlar beklendiği hemen anlaşılır.

Aslında “havza” geniş kapsamlı bir kavramdır. İnsanları, kentsel ve kırsal yerleşim yerlerini, tarım ve orman alanlarını, sanayi bölgelerini, iletişim ve haberleşme ağlarını, hizmet sektörlerini ve rekreasyon alanları içine alan bütüncül, sosyal, ekonomik bir sistem olarak değerlendirmek gerekir. Havza sistemi insan faaliyetlerinden derinden etkilenmektedir. Bu nedenle; çevre, yerleşim yerleri ve üretim sahaları ile su kaynak sistemi ve insan hareketleri bir bütünlük içerisinde ele alınmalı, sistemi etkileyen faktörler çok iyi analiz edilmeli ve buna göre gerekli tedbirler geliştirilmelidir.

Bakanlık bünyesinde görev yapan en parlak bürokratlar bu iş için görevlendirilir. Saha çalışması başlatılır.  Bir süre sonra fark edilir ki, böylesine karmaşık bir sistem sonucu elde edilecek ve birbirleri ile ilişkili bilgilerin depolanması ve sorgulanması gereklidir. Bunun için de öncelikle sorunların belirlenmesi, önceliklerin ortaya konulması ve işlevsel ve yönetsel analizlerin iyi yapılmasına ihtiyaç vardır. Tüm bunlar için de çok iyi bir veri tabanı gereklidir.

İşte bu aşamada da bakanlık bünyesinde bulunan o parlak bürokratlar devreye girer. Hiçbir ek hizmet almadan, hiçbir harcamaya gerek duymadan,  tamamen kendi bilgi ve donanımları ile ihtiyaç duyulan veri tabanını oluştururlar; sahadan elde edilen bilgileri kendileri tarafından hazırlanan veritabanına yükletilirler. Her yüklenen bilgi  ve her karşılaşılan sorun ile bu sistemi daha da büyütürler.

Çalışmalar sırasında, Türkiye’nin her bölgesinde adım atılmadık tek bir yöre bırakılmadan 190 tarım havzası belirlenir. Bunların yönetilebilir olabilmesi için birbiri ile irtibatlı olanlar saptanır ve havza sayısı 30’a düşürülür. Havzalara uyum sağlamış ürün deseni listelenir. Destekleme kapsamına alınacak ürünlerle ilgili deneme çalışmaları tamamlanır. Desteklenecek ürünlerle ilgili destekleme oran çalışmaları sürdürülür. Havzaların meteorolojik verileri değerlendirilir. Üretim alanların su kaynaklarına yakınlığı gözlenir. Her havzanın yükseltileri ve her yükseltiye göre üretimi yapılan ürün tipi çalışmaları tamamlanır. Üretilen ürünün hizmet ve işletme sektörlerinden alabilecekleri hizmetin türü verilere işlenir. Tarım ürünlerine en iyi ve doğru katma değer yaratabilecek ve analize elverişli tüm bilgiler mevcut veri tabanında yerini alır.

Bu çalışmalar sırasında, tarımsal gözlem sırasında hiç fark edilmeyen, kayıtlarda hiç yer almayan ilginç bilgilere de rastlanır. Bitlis’in Hizan ilçesinde tıpkı Karadeniz bölgelerinde yetişen fındık gibi verimli ve kaliteli fındık yetiştirilmektedir. Erdemli’nin bazı bölgeleri çok önemli bir domates üretim bölgesi olmasına rağmen, veritabanına işlenen bilgilerden sonra Erdemli’de domates üretimi görünmemektedir. Bir süre sonra anlaşılır ki, Erdemli Domates’i tamamen ormanlık alanlara kurulan küçük sera tarzı işletmelerde gerçekleştirilmektedir. Aynı soruna Marmara Bölgesi’nde üretimi yapılan kestane üretim alanlarında da rastlanır. Bunlar gösterir ki, Türkiye’de ormanlık alanların bir kısmında da tarımsal üretim yapılmaktadır. Bu alanlarda yapılan üretim deseninin de bir şekilde veri tabanına işlenmesi sağlanır.

Her ulaşılan sahada, her üretim alanında projeye çiftçi büyük destek verir, ilgi gösterir. Belli ki, o da belirsizlikten, ne üreteceğini ve ne miktar üreteceğini bilememekten, söküp dikmekten  sıkılmıştır. Havza bazlı sistem içerisinde üretim yapmak ve buna göre destekten yararlanmak istemektedir.

Üç yıllık zorlu bir çalışmanın sonunda görev tamamlanır. Aslında tarım havzalarını belirlemek şeklinde başlayan bu proje ile sağlıklı tarım envanteri oluşturmak, üretim planlamasına imkan sağlamak, hangi ürünün nerede ve ne miktarda üretilmesi gerektiğini belirlemek, geleceğe ilişkin projeler oluşturmak, desteklemeleri etkin ve verimli kullanmak, talep duyulan ürünlerde üretim artışı sağlamak, ihtisaslaşmak, örgütlü bir yapı oluşturmak diğer üretim desenleri ile entegrasyon sağlamak,  doğal kaynakları ve çevreyi korumak, sağlıklı ve kontrollü gıda üretimi yapabilmek ve muhtelif senaryolara göre üretim gerçekleştirmek amaçlanır. Buna göre destekleme sistemi geliştirilir.

“Havza Üretim ve Destekleme Modeli” adı verilen bu proje  aslında hazırlayanlar tarafından Türk tarımının tüm sorunlarını çözecek ve adeta devrim niteliğinde değişikliklere sebep olacak kadar önemli bir projedir. Tarım Havzaları Üretim ve Destekleme Modeli,   o tarihte görevli Tarım Bakanı tarafından 1 Haziran 2009 tarihinde toplanan Bakanlar Kurulu’na sunulur. Ancak aynı tarihte görevli  siyasal iktidarın projeye gereken ilgiyi göstermemesi ve bir süre sonra havza’ya göre üretilen ürün çeşidine destek vermek yerine sadece arpa ve buğday’a destek verilmesi gibi nedenlerle proje hayata geçmez, bakanlığın tozlu raflarına kaldırılır.

Ama en önemlisi ise yaratılana düş kırıklığıdır.  Büyük umutlarla çalışan, Türk Tarımı’nda devrim yaratmayı amaçlayan o parlak bürokratlar için proje büyük bir hedeftir ama gerçekler farklıdır.  Şimdilerde her biri bakanlığın farklı birimlerinde, küskün ve umutsuz emekli olacakları günleri beklemektedir.

“Havza Üretim ve Destekleme Modeli İle Yaratılan Düş Kırıklığı” üzerine 3 yorum

  1. Ellerinize sağlık. Çok önemli bir konuyu hatıra getirmişsiniz.
    Bahse konıu üretim modeli, başta gerekli destekleme sistemi olmak üzere tüm unsurlarıyla hayata geçirilseydi, bugün sağlıklı bir tarımsal yapıya ve yüksek tarım ürünleri ihracat rakamlarına ulaşmış olurduk. Ancak, bol paranın olduğu 10 yılı aşkın süre verimsiz inşaat çılgınlığıyla geçirildiğinden şimdi ekonomik açıdan uçurumdan yuvarlanıyoruz ve düzlüğe çıkabilmek için uzun yıllar sıkıntı çekeceğiz.

    Yanıtla
  2. Türkiyede her işimiz böyle.
    İngiliz gibi başlar Türk gibi bitiririz.
    Binlerce Dekar Mayer limon dikilirken Tarım teşkilatımız nerede idi.

    Yanıtla
  3. Liyakat yüzsüzlüğe evriştirilirse olacağı budur.
    Genel kabul görmüş örf ve adetlerin bile törpülendirildiği tüm yapısal üretim amaç ve araçlarıyla sahada ne yapabilirsiniz, hiç bir şey, bugün görünen bu. Tüm sahanın içinden her hangi birinin olumsuzluğunun fotoğrafik yapısını bir düşünün, içinde ustalar, haslar, sanatını bilenler, yurdunu sevenler, yönetenlere hayretle ve esefle bakıyor. Ve niye yönetemediklerine değil de onları kimin yönettiğini bilerek görüyor ve gülüyor ve bekliyor. Ancak bu sabırlı bekleyiş hareket halindedir. Doğa, kendine uygun olanı seçer ve uygular zamanı geldiğinde. Bu hep böyledir.

    Yanıtla

Yorum yapın

13 + = 16