Kahraman çiftçi ilaç ve gübre kartellerine karşı

1990’lı yıllarla 2000’li yıllar arası neoliberal politikaların etkili olduğu yıllardır. Üretimin ve hizmetin tamamen özel sektör tarafından yürütülmesi, devletin ise düzenleyici olarak görev alması anlayışına dayalı bu akım kısa zamanda sağlık alanı da etkisi altına alır.

Bu dönemde her alanda olduğu gibi sağlık hizmetlerinde hızlı bir özel sektör teşviki vardır. Özel muayenecilik ve özel hastanecilik destekleri ile devletin sağlık sektöründeki gücü azaltılır, kamu hastaneleri tamamen doktorların inisiyatifine terk edilir.

O yıllarda doktor muayenehanelerinde başlayıp, özel-kamu hastaneleri ve ilaç dağıtım görevini üstlenen eczanelerde sonlanan bu sistem şöyle işliyordu.

Hastalığın başladığı birinci aşamada doktor muayenehanesine gidiliyor, hastalığın türüne göre ilaçlı tedaviye başlanıyor yada hastaneye sevk edilmesi gerekenler varsa ikinci aşamaya geçiliyordu.

İkinci aşamada hastanın tedavi yöntemini hastanın gelir seviyesi belirliyordu. Gelir seviyesi düşük olan hastalar kamu hastanelerine sevk ediliyor, hastalık ne kadar ilerlemiş olursa olsun aylar sonrasına  gün veriliyordu. Hastanın gelir seviyesi iyi ise özel hastanelere sevk ediliyor ve hasta, doktor-hastane-ilaç üçlüsünün müşvik(!) ellerine terk ediliyordu.

O dönemde bu sektörün en belirleyicileri aktörleri ilaç sektörünün temsilcileridir. Ülkenin her yanına dağılmış, doktor muayenehaneleri dolaşan ilaç mümessilleri, hastaya yazılan ilacın miktarına göre doktor muayenehaneleri teşrifinden, yurt dışı tatillerine, hastane odaları düzenlemekten, laboratuar kurmaya kadar varan yüzlerce hizmete aracılık ediyordu.

Hastalık dönemleri sorgulamaların gerektiği gibi yapılamadığı dönemlerdir. Doktor tarafından yazılan her ilaç, ameliyat olacak hastadan istenilen her ameliyat aparatı hasta yakınlarınca yüklüce fiyatlarla ve sorgulamadan alınır, tedavi ancak o zaman başlardı.

Görüldü ki, neoliberal politikalar insan odaklı değildir. Sağlık sistemi sadece hasta tedavisi hizmetini kapsamamaktadır. Devletlerin sağlık politikalarının en önemlisi koruyucu-önleyici sağlık politikalarıdır. Özel sektörden oluşturulmuş sistem karlı olmayan bu alanda görev almakta isteksizdir. Bu sistemde insanlar sağlıklı bir şekilde hayatlarını devam ettiremiyor, hastalıklardan korunmak için gerekli politikalar yürütülemiyor, hastalık tanı ve tedavisinde sorunlar yaşanıyor, hastanın ilaç temini vahşi bir alış-verişe kurban ediliyordu.

Bu sistemin sürdürülmesi imkansızdı. Toplum şikayetleri yaygınlaştı. Talepleri sağlık alanında köklü, bütüncül ve kapsamlı reformlar yapılması ihtiyacını yoğun bir şekilde hissettirdi.

Bu talepler 2003’lü yıllara gelindiğinde karşılık buldu. Türkiye o yıllarda doğru politikalar uygulamış ve dünyada uygulanan mevcut sağlık modelleri bütünleştirilerek kendisine özgü bir Türkiye modeli yaratılmıştır. Bu model sosyal devlet anlayışına da uygun bir modeldir. Kamu destekli, özel hastane anlayışı ile işletilen hastane sistemi ve hastanın tedaviye kısa sürede ulaşabileceği aile hekimlikleri bu sistemin temel aparatlarıdır. Bu sistem genel sigorta  primleri, genel vergilendirme ve destek mahiyetinde özel sağlık sigortası sistemi ile finanse edilecektir.

Ama asıl önemli reform,  Sağlık Bakanlığının ilaç fiyatlarındaki belirleyici rol üstlenmesiyle gerçekleşmiştir. İlaç firmaları önceleri ilacın fiyatını maliyet + kar esasına göre belirlerken, Sağlık Bakanlığının müdahalesi ile ilaç fiyatlarında maliyet üzerine eklenecek % 15 yada 20 kar gibi bir fiyatlandırmaya dönüşmüştür. Bunların dışında teknolojiden faydalanılarak kurulan MEDULA sistemleri ile ilaç harcamalarında denetimler sağlanmış ve ilaç takibi tek elden yürütülmeye başlanmıştır.

Tüm bunlar, hastanın önleyici tedavi imkanlarından yararlanmasına, hizmete kolay ve ucuz yöntemlerle ulaşmasına,  tedavide verimliliğe ve ilaçların ucuzlamasına neden olmuştur.

Aslında Türkiye’de, insan ile bitki ve hayvan sağlığını ilgilendiren sağlık ve ilaç’ın yapısal sorunları birbirine benzemektedir. 2003’lü yıllarda Sağlık Bakanlığı bu sorunlara akılcı çözümler bulmuş,  tüketici odaklı hizmet vermeye başlamış ve hizmette kalite ve ucuzlamayı sağlamışken,  bu konu Tarım Bakanlığının ilgi alanına hiç girmemiştir.

Türkiye’de tarım büyük bir sektörel gelişme kaydetmesine ve dünyanın önemli üretim bölgesi olma yolunda hızla ilerlemesine rağmen, bakanlık bitki ve hayvan sağlığı ile ilgili koruyucu ve önleyici politikalar oluşturamamış, yaygın hastalıklara karşı toplu mücadele yöntemleri geliştirememiş, ziraat mühendislerinin etkin kullanımını sağlayan tedbirler alamamış, ürün tedarikleri sırasında üreticiye hiç katkıda bulunamamıştır.

Aile hekimliği müessesesindeki gibi, çiftçi için danışma ve ilk başvuru müesseseleri de kuramadığı için çiftçinin devletle ilişkisi son derece sınırlı, bilgiye ulaşmada zorlanan, işbirliğinde başarılı olamayan ve adeta yalpalayan bir üretici-çiftçi modeli yaratılmıştır.

Tıpkı sağlık sisteminin 1990-2000’li yılları gibi, tarımın üreticisi-çiftçiler, dünyanın en güçlü zirai ilaç ve gübre kartelleri ile başbaşadır. Tek görevleri zirai ilaç ve gübre önermek olan ziraat mühendisleri kendilerine her geçen yıl daha çok ve daha yeni ilaçlar ve besleme ürünleri tavsiye etmektedir. İlaç ve gübre kullanımında insan ve çevre sağlığına verilecek zararların önlenmesi tedbirleri tavsiyeden öteye gidememektedir. İlaç ve gübre fiyatları karteller tarafından insafsızca fiyatlandırılmaktadır.  Çiftçi maliyetlerini düşürmenin yolunu yurt dışından kaçak yöntemlerle getirilen ilaçlarla ve kendi bulduğu mücadele yöntemleri ile çözmeye çalışmaktadır.

Oysa Anayasa’nın 45.md.si, en net tabiri ile devlete;

Tarımsal üretim planlaması ilkelerine uygun olarak bitkisel ve hayvansal üretimi artırmak maksadıyla, tarım ve hayvancılıkla uğraşanların işletme araç ve gereçlerinin ve diğer girdilerinin sağlanmasını kolaylaştırmak,  bitkisel ve hayvansal ürünlerin değerlendirilmesi ve gerçek değerlerinin üreticinin eline geçmesi için gereken tedbirleri almak gibi bir görev yüklemiştir.

Anayasa,  normlar hiyerarşisinin tepesinde yer alır ve en üstün norm olarak yasama, yürütme ve yargı organlarını, idari makamları, gerçek ve tüzel kişileri bağlar. Yürütmenin de, Anayasa 45.md.uygun olarak, tarım ve hayvancılıkla uğraşanların işletme araç ve gereçleri ile diğer girdilerinin sağlanmasını kolaylaştırmak gibi asli bir görevi vardır. Tarım Bakanlığı ise çiftçinin ucuz ilaç ve gübre girdileri ile tarımsal araç ve gereçlerini en uygun yöntemlerle temin edebileceği çözümleri üretmek zorundadır. Model ise Sağlık Bakanlığının sağlık sisteminde uyguladığı modeldir.

“Kahraman çiftçi ilaç ve gübre kartellerine karşı” üzerine 3 yorum

  1. Sağlıkta yaşanan sürecin özlü ve tam anlatımı, devamında tarım ile sağlık alanlarının kıyaslaması çok yerinde.
    Özellikle küçük ve orta üreticileri toprağa, hayvancılığa küstüren ziraî ilaç ve gübre sorununun çözülmesinin aslında ne kadar kolay olduğunu gösteren harika bir yazı.
    Ellerinize, emeğinize sağlık.

    Yanıtla
  2. Elinize, emeğinize sağlık, çok güzel ve sürükleyici bir yazı olmuş. Sadece ilaç ve gübre konusu da değil hem insan ve çevre sağlığı hem lezzetli ve verimli tarım-hayvancılık faaliyetleri için koruyucu ziraat ve veterinerlik hizmetlerinin kurulması dünyaya da örnek olabilir.

    Yanıtla
  3. Değindiğiniz gibi, aile hekimliğinin oluşturulması sonucunda elde edilmesi arzulanan kazanımları göz önüne alarak, tarım sektörümüzde de benzer bir düşünceyle hareket edilmesi şarttır. Aile hekimliğinin tesisindeki temel amaç sağlık sisteminde ilk basamağı güçlendirerek koruyucu hekimliği ön plana almak ve gerek duyulması durumunda kademeli şekilde sevk sistemini kullanmak idi, ki böylece vatandaşların sürecin en sonunda ulaşacakları hastanelere ilk adımda başvurmaları gerekmeyecek ve yüksek maliyetli ilaç, görüntüleme ve müdahaleyi temel alan hastane ağırlıklı sağlık sisteminin olumsuz sonuçlarından uzaklaşılmış olacaktı. Sağlıktaki bu sistem etkin ve etkili çalışıyor mu, istenen başarı elde edildi mi, tartışılır elbette. Ancak, bu düşünce yapısının acilen tarım sektöründe de hakim olması ve düzenlemelerin bu doğrultuda yapılması büyük önem arz etmekte. Selamlar…

    Yanıtla

Yorum yapın

43 − 42 =