Olgunlaşmamış Ürünü Pazara Sunmak..

IMG_8890Çiftçi işe erken başlar.

Ağaçlar tomurcuklanmadan, çiçekler meyveye dönmeden, havalar da serinken işinin önemli bölümünü bitirsin ki, meyve yüklü ağacı ile daha iyi ilgilensin, işi hafiflesin. Ağaç uyandığı zaman yapacak daha çok iş vardır.

Hasattan hemen sonra, yıpranan ağaçların kırıklarını alır, budamasını tamamlar, bakır yada bordo bulamacı uygulaması yapar, taban gübresini atar, toprağı işler, yağmur yalaklarını açar, bahçe temizliğini bitirir, kış ilaçlamasını tamamlar ve bekler ki, bahar gelsin. Ağaçları uyansın..

Birinci cemre havaya, ikinci cemre suya, üçüncü cemre toprağa düşer ve yavaş yavaş toprağın istenmeyen konukları kendini gösterir. Otlar.. Sonra ağaçlarda meyve gözleri oluşmaya başlar, çiçekler açar. Çiçekler meyveye dönüşür.

Çiftçi keyiflidir. Her yer yemyeşil. Ağaçlar da bir canlılık, bir canlılık.. O koku.. Tarif edilmez, anlatılmaz.

Yine bakım, ilaçlama, gübreleme derken, meyve büyür, hasat zamanı yaklaşır ve  bahçenin ziyaretçileri çoğalır. Tüccarlar birer birer gelmeye başlamıştır. Sonra birisiyle uzlaşılır ve nihai son. Ürün satılır.

Çiftçinin ürettiği ürünler birkaç kategori de değerlendirilebilir. Bunlar, koparıldıktan sonra olgunlaşmaya devam edenler ve koparıldıktan sonra olgunlaşmaya devam etmeyenlerdir. Birinciye  muz ve avokado, ikinciye ise karpuz ve portakal örnek verilebilir.

Diğer bir kategori ise hasat olgunluğuna  ve yeme olgunluğuna erişenlerdir. Ürün hasat olgunluğuna erişirse uzaklara taşımaya uygun olur, yeme olgunluğuna erişilirse sofraya diri gelir. Şeftali  ve üzüm gibi..

Tüm bunları anlattıktan sonra dönelim asıl konumuza..karpuz

Hasat’a..

Yetiştirilen ürün yukarıda sıraladığımız kategorilere göre ve uygun zamanlarda hasat edilmeli ki; ürün boy ve kalite yapsın, aroması artsın, tadını bulsun, lezzetlensin.. Alanda razı olsun, satanda memnun kalsın.

Çiftçimiz için asıl kural ürününü bahçede satmaktır. İstisna ise bunun dışındaki satış yöntemleridir. Çiftçimiz istisnayı denemişse, ürününü uygun dönemde hasat edecek ve pazara ulaştıracaktır. Çiftçi için erken yapılmış bir hasat ürününün çiftçimiz elinden piyasa bulması mümkün değildir. Olgunlaşmamış ürünü kimseye satamaz. Bu nedenle, olgunlaşmamış, tadını bulmamış ürünün pazara sunulmasında çiftçimizin hiç sorumluluğu yoktur.

Peki olgunlaşmamış ürünü piyasaya sunanlar  kimdir? Tabi ki, pazarı olanlar..  Anlatalım..

Çiftçimizden ürünü bahçede alanların ise hepsini aynı grupta değerlendirmek ve rant uğruna pazarı olgunlaşmamış ürün doldurmakla suçlamak istemiyiz. Ama gerçek olan bir şey var ki; tüketici feryat ediyor.

Çilek buram buram kokmuyor, portakal da eski lezzetler kalmadı, limonlardan gürül gürül su akmıyor diyorlar. Karpuzda kabak tadı varmış.. Salatalık buzdolabında büyüyormuş.. Hep bunları söylüyorlar. IMG_8889Küsüyor sebzeye ve meyveye. Bir süre evine sokmuyor bu ürünleri..

Sonra da vur abalı çiftçiye.. Gübreyi çok atıyormuş.. Gerekli gereksiz ilaç kullanıyormuş. Hormonu basıyormuş..

Oysa herkes bilmeli ki,  lezzet sorunu ile bunların hiçbir ilgisi yok. Hasat olgunluğuna ulaşan ürünün hasat edilmesi, yeme olgunluğuna ulaşmış ürünün ise sofraya sunulması, ürünün lezzetli olarak tüketiciye ulaştırılması anlamına gelir. Önemli olan zamanlamadır.

Tüketicinin ürüne küsmesinin asıl mağduru çiftçilerdir. Diğer bir zarar göreni ise ülke ekonomisidir.

Öyleyse çiftçiyi bu töhmetten, ülkeyi ise zarardan  kurtarmanın yolu nedir ? Nasıl sunulacaktır, olgunlaşmış, lezzetini bulmuş ürünü pazara ?

Tabi ki, kontrollü tarım ve önleyici tedbirlerle..

Olgunlaşma zamanlarına göre hasat izinleri vermek, olgunlaşmamış ürünü satışa sunanlara ise önleyici tedbirler uygulamak sorunun çözümüne kısmen katkı sunacaktır.

Yorum yapın

67 + = 77