Portakal Mandalina Ayağa Düştü..

Pazarı dolaştık ve gördük ki; Portakal, mandalina ayağa düşmüş.. Diğer mevsim meyvelerinin neredeyse dörtte biri fiyatına.. Manav gözünüzün içine bakıyor, bedava alsınlar gitsinler ki, tezgah boşalsın..  Peki neden böyle oldu?. Anlatalım..

54977

Çiftçi Kulüp olarak hep diyoruz ya, tarımın asıl sorunu plansızlıktır. Hangi bölgede ne üretileceğine karar verilmediği, ihtiyaç olan türler belirlenmediği ve bunlarda teşvikle özendirilmediği için, çiftçi o yıl hangi ürün para ediyorsa, bir sonraki yıl onu dikiyor, ekiyor. Ekim dikim tercihleri hep kısa vadeli oluyor.

Herkes bilir ki; bölgemizde tarım; tarla ziraatı, bahçecilik, seracılık ve birde bağcılık faaliyeti olarak yapılmaktadır. Bunlardan seracılık ve bağcılığı bir tarafa bırakalım. Konumuz onlar değil, diğerlerini irdeleyelim.

Bölgemizde tarla ziraatcılığı daha çok, suyun bol olduğu, ekim dikimi kolay olan ova bölgelerde yapılır. Yılda birkaç kez üretim yapıldığı, yetiştirilecek ürün tarla seçtiği, yoğun emek, bakım, ilaç, gübre ve mekanizasyon gerektirdiği için zor iştir tarla ziraatçılığı.. Üstelikde bu işi yapanlar bölgesel köylü-çiftçiler olup, bunların tamamına yakını kiracıdır. Üretirler, ilaç gübre, su, mazot parası, işçilik, ve kira öderler.. Ürettiklerini de sadece sebze meyve hallerinde satabildiklerinden ellerine para kalmaz.

1734050040ba328d5295c87ad34791ab4167917e1Diğer bir kısım çiftçilerimiz ise endüstriyel bitkisel ürünler üretirken, bu ürünlerin endüstrisi oluşturulamadığı, fiyatları biraz yükseldiğinde ise birilerine ithal izni verildiği için üretimden vazgeçtiler.  Çünkü rekabet edemediler. Şimdi Silifke’de üretilen dünyanın en kaliteli Susam’ı yerine, dünyanın en kalitesiz susam’ı Etopya’dan   ithal ediliyor.  Pirinç Vietnam dan.. Yer fıstığı ise İran dan, hem de gümrüksüz..

Bu durumda çiftçi küstü.. Yetişemiyor çünkü masraflara…Kalitesiz, gümrüksüz ithal ürünlerle rekabet edemiyor.  Sulama birliklerinden aldığı suyun parasını da ödeyemiyor. Traktörüne mazot da koyamıyor.. Ziraat Bankasına olan borcunu da bitirememiş,  vazgeçmiş tarla ziraatcılığından..

Şimdi son bir nefes, son bir çare bahçe ziraatına döndü. Tarlasına narenciye dikiyor. Yılda iki kez ilaç, bir kez gübre atarım, zamanı gelince de tüccara satarım, çeklerimi alıp, paramı tahsil eder, keyfime bakarım diyor. Bu nedenle, dağlar taşlar narenciye oldu. Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı ise CKS Kayıtlarından bakıp Narenciye üretim alanlarımız genişledi diyor..

Narenciye üretim alanları genişlerken, alabildiğine dikim yapılırken yine aynı hastalık nüksetti.. Plansızlık.. Her boş tarlaya narenciye türleri dikilirken, bitkinin bölgeye uyumu, hava şartlarına duyarlılığı, suya olan ihtiyacı araştırılmadı.. Çitçi yönlendirilmedi. Çiftçi de ürün türlerini seçerken, tüketicinin damak tadını önemsemedi.. Lezzetli ve aromalı türler yerine verimli türleri tercih etti. Bol versin, erken pazara girsin, para etsin, başkasının ne önemi var..

Bir de işin pazarlama boyutu var ki; evlere şenlik.. İşi bilen/bilmeyen, cebine üç beş kuruş koyabilen/koyamayan yüzlerce binlerce kişi tüccarlığa soyunmuş. Bir çoğunun vergi kaydı bile yok. Adeta köpeksiz köyün, değneksiz çobanları onlar.. Tarlalarda, bahçelerde cirit atıyorlar çiftçi sırtından para kazanmak için.. Çoğunda Pazar, piyasa yok. Ya nasip.. Satarız evelallah..   Satarlarsa para kazanıyor, satamazlarsa hadi eyvallah..por23

Böyle olunca, vasıflı/vasıfsız yüzlerce aktörün rol aldığı piyasada sağlıklı arz ve talep oluşmadığı gibi, sağlıklı fiyatlarda oluşmuyor. Fiyat bazen anlamsız bir üst yaparken, bazen de, sebepsiz dip yapıyor. Bu aktörler iç piyasada da birbirlerini yerken, dış piyasada da birbirleriyle aynı haksız rekabeti sürdürüyor, aynı pazarı zorluyorlar.

Böylesine acımasız rekabetin sürdüğü başıboş piyasada, erken yapılan hasattan, ilaç kalıntısı sorunundan, markasız ürünlerden söz etmeye bile gerek yok.

 Büyük ozan Neşet ERTAŞ’ın söylediği gibi, kendim ettim/kendim buldum/eyvah/eyvah..

Yorum yapın

− 1 = 4