SAFER Tipi Arazi Bankacılığı

İstatistik; elde edilen verilerden sonuç çıkartma bilimiyse, Türkiye’de arazi varlığı ile ilgili istatistiki verilerden yakın zamanda daha büyük sorunlarla karşılaşacağımız anlaşılıyor.  

Mevcut istatistiki verilere göre;

Ülkenin toplam karasal arazi miktarı  76.963 milyon hektar, 

Karasal arazi miktarının 12.378 milyon hektarı çayır ve mera,

20.703 milyon hektarı Orman,

17.200 milyon hektarı diğer alanlardan oluşuyor.

Tarım yapılabilen ya da işlenen alanlar ise sadece  26.672 milyon hektar olup, bu alanların 2.534 milyon hektarı sürekli işlenen alanlar, 24.138 milyon hektarı ise her yıl işlenen alanlardır.  İşlenen alanlarla kastedilen tüm bağ, bahçe, tarla ve işlenebilen tarım arazileridir. Sürekli tarım alanları ile her yıl işlenen tarım alanların tüm karasal miktarına oranı sadece % 34.7 dir.  26.672 Milyon işlenebilir tarım arazisinin 5 milyon Hektarı hazine adına kayıtlı olduğu biliniyor. Tarım Reformu Genel Müdürlüğünce yapılan çalışmalarda, 13 milyon hektarlık bir alanda toplulaştırma çalışması yapılması gerektiğini tespit edilmiş.

Anlaşılan o ki, mevcut arazi yapımız sadece küçük aile işletmeleri için uygun.  Mevcut arazi yapısı ile verimli tarımsal işletmecilik yapmak mümkün görünmüyor. Tarım yapan çiftçiler adına kayıtlı 21.000 milyon hektar arazinin % 82.9’u 100 hektar altında olduğu bilinince sorunun ne denli büyük olduğu anlaşılıyor.   

Ülkemiz dağlık arazi yapısına sahip. Kadastro çalışmaları yakın yıllara kadar tamamlanamamış. Miras yolu intikal eden taşınmazlar çok parçalı hale gelmiş. Devletçi anlayış, her gördüğü taşlık-kayalık yada çalılık araziyi orman ya da hazine adına tescil etmiş. Özellikle orman köylüleri hayatlarını idame ettirebilmek için bu alanlarda baskılar kurmuş, tarım yapılan orman arazileri oluşturmuş. Kent yerleşim alanları tarım alanlarına taşmış. Geç tamamlanan kadastro çalışmaları ya da yetersiz arazi nedeniyle devlet-vatandaş, vatandaş-vatandaş arasında mahkemelere kadar intikal eden ve yıllarca süren ihtilaflar doğmuş.

Ülke arazi varlığının sorunları yeni değil. 1960’lı yıllarda çözüm aranmaya başlanmış. 1961 yılında arazi toplulaştırma projeleri hazırlanmış. Çalışmalar,  3083 ve 5403 Sayılı kanuna ve bu kanunlara dayalı yönetmelik ve tüzüklere göre yürütülmüş.  Arazi toplulaştırma mevzuatındaki belirsizlikler ve uygulayıcı kurumsal yapıdaki yetersizlikler nedeniyle uygulamada  büyük sorunlarla karşılaşılmış, belirgin bir başarı elde edilememiş.

Ülkemizde arazi ile ilgili yapısal sorun; arazi toplulaştırması projeleri ile çözümlenmeye çalışılırken, İngiltere’de büyük şehirlerin banliyölerinde arazi edinilmesi ve yeni şehirlerin kurulması, Hollanda da büyük çiftliklerin oluşturulması için toprak-arazi bankacılığı gibi sistemlerle soruna çözüm bulunmuş.  Bunların içerisinde en dikkat çekeni ise Fransa’da 1960’lı yıllarda kurulan arazi bankacılığının farklı bir modelini uygulayan SAFER olmuş.  

Ülkemize özgü sorunlar nedeniyle, arazi toplulaştırma ile ilgili projelerin başarısız olmasından sonra, 20.10.2009 tarihinde Tarım Reformu Genel Müdürlüğünün Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun ve bir kısım kanunlar değiştirilerek Toprak Bankası kurulmasına dair kanun teklifi Türkiye Büyük Millet Meclisine verilmiş, ancak teklif bir türlü yasalaşamamış.

2016 yılında Tarım Reformu Genel Müdürlüğünün, Türkiye ile Fransa arasında “Arazi Yönetimi ve Kırsal Kuruluş Ajansları ile Arazi Bankası” konusunda Fransız SAFER uzmanlarının katılımı ile iki gün süren toplantılar gerçekleştirilir ve tarımsal yapının iyileştirilmesi için Fransa’nın arazi yönetimi konusundaki tecrübelerinden yararlanmak konusunda anlaşmaya varılır.  Fransız uzmanlar sistemin tarımsal arazi piyasasındaki rolü ve yaptığı projeleri detaylı bir şekilde anlatır.

Gelelim SAFER’e..

SAFER, Fransa Tarım ve Maliye Bakanlıkları gözetiminde kurulmuş, kar amacı gütmeyen, kar dağıtmayan, ülkenin tarımsal arazi yapısını düzenleme misyonu üstlenen, tüm ülkede faaliyet gösteren,  hem mali, hem yargısal denetime tabi bir şirkettir.

Arazi geliştirme ve kırsal yerleşim konusunda hizmet veren SAFER projeleri ile; ülke tarımını geliştirmeyi, tarım sektöründen çalışanların yaşam kalitesini yükseltmeyi, sektörde verilen hizmetin kalitesini iyileştirmeyi, çevre bilinci oluşturmayı ve kırsal çevreye yerleşimin bir plan dahilinde yapılmasının sağlanmayı amaçlamış. Tüm bunları yaparken, ülkenin genel çıkarlarına uygun hareket etmek tek hedefleri olmuş.

SAFER, 05 Ağustos 1960 tarihinde yürürlüğe giren “Tarımsal Yönlendirme Yasası” ile tüzel kişilik kazanır. İlk önce tarım sektöründe faaliyet gösteren çiftliklerle ilgili düzenlemeler hayata geçirilir. Gençleri tarıma yönlendirmek için projeler oluşturulur. Şehirleşmelerden kaynaklanan baskıları önleyecek tedbirler alınır. Tarım arazileri korunur. Tüm bu işlemlerin yapılması sırasında yerel makamlarla işbirliği yapılır ve destekleri alınır.

Kırsal alan ortak bir alan olduğuna göre, özel çıkarlar ile kamusal çıkarları uzlaştıracak projeler geliştirilir. Danışma ve karar alma organları ile yerel aktörler arasında işbirliği sağlanır. Ortak menfaatlerde buluşulur. Alınan her karar ise devlet tarafından onaylanır.

SAFER’in en önemli organları arasında teknik komite bulunmaktadır. Tarım kuruluşları, ziraat odaları, bankalar, tarım sigortaları, tarım birlikleri, yerel yönetimler ve kamuya ait Tarım Daire Müdürleri ile Kamu Maliye Müdürleri bu komitenin doğal üyesidirler. Bu komite arazi yada çiftlik alımı için yapılan başvuruları inceler. Tüm projeleri değerlendirir. Yerel dokuya ve kamu amaçlarına uygun olanlara onay verir. Yönetim kurulları ise teknik kurulların kararlarına ve kamu menfaatlerine uygun hareket eder.

SAFER’in yönetim kurulunca alınan kararları; tarım ve maliyeden sorumlu bakanlıkların temsilcisi, hükümet komiseri ve devletin yetkili temsilcileri tarafından bölgesel planlama politikasına uygunlarsa onaylanır.

SAFER’in en önemli görevleri arasında; ülkenin kırsal arazisi ile ilgili tüm verileri depolamak, bilgileri toplamak, gerekirse tarım, orman ve kırsal varlıkları satın almak ve satın alınan bu varlıkları kamu politikalarına uygun olarak, tarım yetkililerinin kontrolü altında ve yerel seçilmiş yöneticilerle istişare ederek, özel ve kamu adaylarına tahsis etmek bulunmaktadır.

Tüm bunlara ek olarak, tarımsal üretimle ilgili işbirliğinin sağlanması için çalışmalar yürütmek, ekonomik ve çevresel performansı artırarak tarım ve ormancılık işletmelerini yeniden yapılandırmak, yerel yönetimlerin tarımsal konulardaki alt yapı projelerine destek olmak, manzarayı, doğal kaynakları, biyolojik çeşitliliği korumak, doğal tehlikelere karşı uyarıca tedbirler almak gibi görevler de SAFER tarafından üstlenilir.

SAFER’in her faaliyeti büyük bir şeffaflık içerisinde yürütülür. Kontrolü altındaki arazi ile ilgili tüm bilgilere erişim kolaylığı sağlanır. Bu bilgiler yerel yönetimlerle paylaşılır. Her düzeyde bilgi paylaşımı çok kolay hale gelir. Her türlü faaliyet hem idari, hem yargısal denetime tabi tutulur.

Fransa’da tüm tarımsal arazi satışlarının SAFER’in onayından geçmesi gerekir. İlgili tüm Tapu Müdürlükleri yada Noterlerin taşınmaz satış taleplerini SAFER’e bildirme zorunluluğu bulunmaktadır. Tarımsal arazilerin hissedarları tarafından yapılan alımlarda, bina imar ruhsatı olan taşınmazlarda veya aile içi satışlarda SAFER ret hakkını kullanmazken, kamunun çıkarlarına aykırı, çevre kirliliği oluşturabilecek faaliyet sürdürme amaçlı alım satımlarda red hakkını kullanabilmektedir. Tarımsal işletmeleri yeniden yapılandırabilmek amacıyla da red hakkını kullanması ve taşınmazı kendisinin satın alması mümkündür. SAFER’in taşınmaz alımı kesinlikle bir kamulaştırma faaliyeti olmayıp, uzlaşma ile yapılan satın alma işlemidir. Uzlaşmanın mümkün olmaması halinde, belirlenecek gerçek değeri ile satın alma işlemi gerçekleştirilir. Satın alınan taşınmaz ise bölgesel kalkınma politikalarına uygun hareket edebilecek kişi ya da kurumlara satılır-tahsis edilir. Tüm tarım arazisi alım satımlarında Tarım Bakanlığınca belirlenmiş, “piyasa fiyatını belirleme ölçekleri” kullanılır. Piyasa hareketleri dikkatle takip edilir. Çevreye zarar verecek, alan tüketimi, üretim fazlası, çiftlik yoğunlaşması yada spekülatif  faaliyetler önlenir.

SAFER aynı zamanda bir danışma yeridir. Arazinin kullanımından, yetiştirilecek ürüne, işbirliği yapılacak ürün işleme birimlerinden, tarım mekanizasyonu edinme bilgilerine, ürün pazarlanmasından, katma değer yaratma imkanlarına kadar tüm bilgiler SAFER’den temin edilebilir.

SAFER’in Fransa’da 1960 yılında başlayan serüveni her yıl gelişir ve çeşitlenir. 1980’li yıllara gelindiğinde elinde önemli miktar arazi rezervi oluşmuştur. Bu rezerv ile Fransız toplumunun kalkınma politikalarına destek olur. 1985’li yıllarda ürün çeşitliliği arz eden kıyı ve dağ yerel yerleşim yerlerinin arazi politikalarına teknik destek verecek yasal alt yapılar hazırlanır. 1990’lı yıllarda yönetim biçimlerinde iyileştirilmeler yapılır. Arazisine ekim-dikim yapmayan yada iyi tarım yapmayanların arazilerinin güvenilir kimseler tarafından geçici olarak yönetilmesi için yetkiler edinilir. 1999 yılında yerel kalkınmayı teşvik edecek mülk alımı ve çevre koruma amaçlı yetkiler elde edilir. Gerekirse kiralama faaliyeti sürdürme yetkisi kazanılır. 2017 yılında ise yetkisiz ve bilgisiz kişilerin arazi gaspını önleyecek müdahale tedbirleri hazırlanır.  

SAFER bunca başarılarına rağmen, Fransız basın organlarının eleştirilerinden kurtulamaz. SAFER’in bürokrasiyi artırdığı, tarım dışındaki kişilerin sektöre girişini zorlaştırdığı iddia edilir. Ret hakkını kullandığı ve araziyi kendisi almak istediğinde, çiftçinin yıllarca sürecek bedel artırma davalarını göze alamadığı, bu nedenle SAFER’in teklifini kabul ettiği eleştirileri sıkça dillendirilir. Tüm çabalarına rağmen, yerel baskılara direnemediği ve tarım arazisi kaybının önüne geçemediği yazılır-çizilir.

Anlaşılan o ki; Tarım Bakanlığı bünyesinde SAFER türü bir yapılanmaya sıcak bakılıyor. Bu tür bir yapılanma hazırlıkları yapılıyor.

SAFER’in hedefleri iyi tespit edilir, çalışma prensipleri iyi değerlendirilebilir, arazi geliştirmedeki hedefleri gözlemlenir ve tecrübelerinden istifade edilebilirse, çok iyi sonuçlar elde edilebilecek bir sistem kurulabilir. Aksi halde bize özgü liyakatsiz kadrolaşma, bürokratik engellemeler, ahbap-çavuş ilişkileri, keyfilik, işbirliği kültürünün oluşturulamaması, çiftçi üzerinde baskı oluşturma gibi sorunlar yaratacaksa bu sistem kabusa dönüşebilir. 

“SAFER Tipi Arazi Bankacılığı” üzerine 6 yorum

  1. Türkiye için de böyle bir kuruluş iyi olur.
    Tabi bizim yapımıza uyarlanarak.Başta ÇKS ve tarım bakanlığında üniversitelerimizde alt yapı teşkil edecek bilgiler olduğunu biliyorum.
    Bu bilgiler kullanılabilir.
    Yönetici seçimindede KPSS türü bir sistem uygulanırsa doğru seçim olur kanısındayım.
    Çok faydalanılarak bir yazı.Tesbitler çok iyi.
    Salih Parlar

    Yanıtla
  2. Tarıma açık alanların en uygun şekilde değerlendirilmesi, sanırım sürmekte olan Rusya-Ukranya Savaşı ile çok önemli hale gelmiştir ve yazınızın konusu de bu anlamda değerlidir. Özellikle ithal edilen tarım ürünlerinin satın alınmalarında savaşla ortaya çıkan sorunlar, atıl tarım alanlarının değerlendirilmesini önemli kılmaktadır. Eski Başbakan Sayın Binali beyin ‘boş bulduğunuz yerler ekin’ söylemi, de umarım bu konuda yapılacak çalışmalara bir ivme kazandıracaktır. Yazının güncelliği de bu anlamda önemli olup yazarı kutluyorum.

    Yanıtla
  3. SAFER benzeri bir yapı kurulsa çok iyi olur. Ancak korkarım ki, uzun yıllar yeterli olmasa da düzgün çalışan, çağdaş gelişmelere uygun yapılandırılsa çok daha faydalı olacak Tarım Kredi Kooperatifleri’nin ne hale geldiğini ayrıntılı açıkladığınız yazınızdaki olumsuz gelişmeler yine yaşanır. Zaten siz de bu endişenizi dile getirmişsiniz.

    Yanıtla
  4. Bilgilendirici ve bugünlerde önemi çok büyük bir yazı olmuş, doğru şekilde hayata geçirilmesini ve bu yolla yabancılara arazilerimizin satışının engellenmesini dilerim.

    Yanıtla
  5. SAFER akılcı bır uygulama gıbı gozukuyor. Ama insan unsurunu dusununce yazınızın son paragrafı daha bır onem arzedıyor.Bu sisteme mumkun oldugu kadar akilli kendi ogrenen yazilim teknolojileri entegre edilebilirse belki kabus olmaz.

    Yanıtla

Yorum yapın

7 + 3 =