Şamar Oğlanı Çiftçi

Şamar Oğlanlık bir kurumsa, bu kurum bize ait değil. Feodal düzenin en şaşalı günlerinde batı dünyasında keşfedilmiş. Monarşilerde asiller sınıfından olanların kanlarının da asil olduğu kabul edildiğinden, eğitim sırasında hata yapan çocukları dövemeyen eğitmenler, yanlarında getirdikleri alt sınıf yada köle çocukları döverlermiş. İşte görevi her fırsatta dayak yemek olan bu çocuklara “whipping boy” denilmiş.  

Hiç şüphesiz ki, güçlü ve dokunulamayana gösterilemeyen gücün, yoksula ve güçsüze gösterilmesi her zaman sistemin ana unsuru olmuş. Bir yandan da, asilin kusuru nedeniyle yaşıtı-arkadaşına dayak atarak, güya asile  ders verdiklerini, vicdanını kanattıklarını düşünmüşler. 

Sistem işlevsel olunca, bir çok sorunu da çözünce bu kurumun bizde de ortaya çıkmaması mümkün değildi. Nitekim bire bir örneği önce Osmanlı saraylarında ortaya çıktı ama başka versiyonları toplumun diğer katmanlarında bolca gözüktü. Öyle ya, her dönemde güçlüler var ve asalet yöntemi ile olmasa bile gücü ve parayı eline geçirenlerin, gücü ve parayı eline geçiremeyenlere gösterdikleri tavır da böyle bir tavırdı. Yani her dönemde şamar oğlanlarına ihtiyaç vardı. Sistem de bolca üretildi.

Öyle demedi mi eski Başbakanlardan Binali Yıldırım?‘Maliyetler yüksek, mazot yüksek, gübre yüksek, diğer girdiler yüksek nasıl ekelim’ diye düşünüyorsunuz düşünmeyin kardeşim üretin.. Bolca üretin” derken bir nevi şamar oğlan dövücüsü gibi davranıyordu. Sorunları çözüm mevkiinde olmasına rağmen, tarım ürünleri üretim girdilerinin azaltılması için hiç bir çözüm önermediği halde, gıda üreticisine adeta “Ne pahasına olursa olsun üretin. Sofralardan ürünü eksik etmeyin. Asile üzüntü, bize de sorun yaratmayın. Batacaksanız  siz batın” diyordu.

Kapitalist sistemin en temel fonksiyonu tüketimdir. Sistemin esası daha çok, bir öncekinden daha çok tüketmektir. Ne kadar çok tüketilirse, üretimde o kadar çok artacaktır. Tüketim çılgınlığı her alanda toplumu etkisi altına alır da, gıda bundan eksik kalır mıydı? Kalmadı da.. Kapitalist düzen, hedonist anlamda algılar oluşturarak damaklarda yaratılacak lezzet şölenlerinin mutluluk getireceğini iddia etti. Birbiri ardına açılan restoran zincirlerinde yemek yemek bir statü halini aldı. Birbirinden renkli pazarlardan alışverişler yapıldı. Hazır yemek sistemlerine talep yaratıldı. Eski mutfaklar yenileri ile buluşturuldu. Yemeğini bir an önce ve soğutmadan getirecek taşıma sistemleri kuruldu. İsraf edilen yemekler, çöpe atılan ekmekler önemsenmedi.  Devasa bir üretim çarkının çevrede yarattığı tahribat, yer altı ve yer üstü sularında oluşturulan felaket kimsenin umurunda olmadı.

Feodal Sistemin şamar oğlan dövücüleri şimdi bu lüks sofraların tüketicilerinin sofralarındaki lezzetler öncekinden daha kusursuz olsun diye, üreteni, hazırlayanı, sofralara taşıyanı dövmeye hazırlanıyor.. Üretim maliyetleri yükselse de üreteceksin.. Elektrik pahalıysa da sofrayı donatacaksın, kar da yağsa yemeği soğutmadan sofraya ulaştıracaksın diyorlar.

O sürekli tüketme isteğinde olan, bol gelirli tüketim çılgını kesimlere söylenemeyen söz üretici kesime söyleniyor. Çevre ve su felaketinden bahsedilmiyor. Fedakarlık üreticiden bekleniyor.

Aslında felaket göz göre göre geliyordu. Pandemi ve Savaş bu süreci kısalttı. Ama her fedakarlığın kaybedeni, her yaşanılan kötü sonun şamar oğlanı çiftçi oldu.

Bu arada neler mi yaşandı?

Soğuk geçen kış, kışlığını yaptı.  Mart ayında sert çekirdekli meyveyi don  vurdu. Bu yılın ürünü yok oldu. Ukrayna-Rusya savaşı sonrası en büyük Pazar kaybedildi. Ukrayna’dan alacak tahsili imkansız hale geldi. Rusya rublesi dolar karşısında yarı yarıya değer kaybetti. Ruble alacağı olanlar büyük zarar etti.  Devletimiz enflasyon düşsün diye narenciye ihracatına sınırlama getirdi. Üreticinin dalındaki limon, portakal, greyfurt fiyatları dip yaptı. Mayer bahçeleri söküldü. Geçtiğimiz yıllarda ürünün raf ömrü uzatılsın, ürün depolansın diye bolca teşvik verilen soğuk hava depocuları bu yıl spekülatör ilan edildi. Geçtiğimiz yıl gelen elektrik faturası 3’e katlanınca, tüm soğuk hava depoları boş kaldı. Satılık ilanları asıldı. Çiftçi ne satarsa satsın kazanamıyor, ürettiğini maliyet + kar esasına göre satamıyor. Bakliyat üretimi bitme noktasına geldi.  Gübre, ilaç, mazot, elektrik, ambalaj, işçilik fiyatları tavan yaptı.

Bir gerçek var ki çiftçi; yetenek ve çabalarını bir örgüt çatısı altında bütünleştiremediği, işbirliği kültürünü geliştiremediği, sesini daha güçlü hale getiremediği sürece, suç işleyenlerin yerine dayak yemeyi sürdürecek, düzenin şamar oğlanı olmaktan kurtulamayacaktır.

“Şamar Oğlanı Çiftçi” üzerine 2 yorum

  1. Tarımdaki hal-i pür melalimiz bir yazıda ancak bu kadar güzel anlatılabilir. Tebrikler Erhan bey, elinize sağlık.

    Yanıtla
  2. Tebrikler. Tarımın, çiftçinin çaresizliğini ve ilgili devlet kurum ve kuruluşlarının aymazlığını çok güzel yazmışsınız.

    Yanıtla

Yorum yapın

− 3 = 1