Tohumcu Amca.. Turhan KADIOĞLU

20161206_132523Çiftçi çocuğudur. Tarım’a olan ilgisi nedeniyle Mersin Hal’inde komisyonculuğa başlar.  İşlerinin zirvesindeyken tohuma olan ilgisi ve tutkusu nedeniyle işyerini kapatır, 1958 yılında tohumculuğa ilk adımlarını atar. “Tohumda Kadıoğlu, Kadıoğlunda Tohum..” sloganı ile başladığı tohumculuk mesleğini büyük bir sevgi ile ve günümüze kadar sürdürür.

Bulabildiği, ulaşabildiği yüzlerce, binlerce tohumu korumayı, gen varlığını muhafaza etmeyi ve bu tohumların toprakla buluşmasını sağlamayı, ilgililerine ulaştırmayı, toprakla buluşabilenlerin ise akıbetini takip etmeyi en önemli misyon edinmiştir.

Bugün 85 yaşındadır. İlerlemiş yaşına rağmen, dükkanına geldiğinde, tohum taleplerini küçük defterine not etmeyi, onları araştırıp bulmayı ve bulunca da isteklilerini tek tek ulaştırmayı çok önemser.

Dükkanında dörtyüze yakın tohum vardır. Bunların yarısı tohumculukta (F 1) denilen, aynı türe ait bitkinin genetik bakımdan kendisiyle yakın akraba olmayan bir başka bitki ile melezlenmesiyle üretilen, bir başka deyişle aynı bitki türünün farklı ailelerden gelen ana ve baba bitki türü ile birleşmesiyle elde edilen Hibrit türlerken, diğer yarısı ise hibrit olmayan türler ile eskiden beri çiftçiler tarafından üretilen ve tohumları muhafaza edilebilmiş, yerli türlermiş.

Ona sorduk ve işte  öğrendiklerimiz..

Turhan Amca, F 1 yada Hibrit denilen tohumlar kısır mıdır? İnsan sağlığına zararları var mıdır? 20161206_132551 (1)

F 1 Hibrit aslında doğada var olan ve dünya kurulduğundan beri üretilen tohumlar olup, teknolojinin gelişmesi ile birlikte pazar ve tüketici istekleri de gözönüne alınarak, geliştirilmiş, ıslah edilmiş tohumlardır. Önceki türe göre daha gelişmiş tohumlardır. Hibrit tohumlardan elde edilen bitkinin tohumundan da ürün almak mümkündür. Bu bitkiler kısır değildir. Ancak, aynı üründen elde edilen tohumda, ekim halinde verim ve kalite kaybı yaşanıldığından, hibrit bitki tohumunun yeniden kullanılması önerilmez. Ben bu tür tohumların insan sağlığına zarar verdiğine dair bir duyum almadım. Bilimsel bir veriye de rastlamadım. Zararlı olduğunu düşünmüyorum.

Dükkanda Hibrit olmayan tohumlarda var.  Bunların tohumlarından yeniden üretim mümkün mü?

Evet mümkün. Ama aynı bitkinin tohumunun sürekli çoğaltılarak ekilmesi nedeniyle kalite kaybı yaşanıldığı da bir gerçek. Bu nedenle, ticari anlamda ve kaliteli üretim yapmak isteyenlere, her yıl yeni tohum almalarını öneririm. Bu ürünlerin çoğu yerli üretim olduğu ve her yıl geliştiği için ben müşterilerime genellikle F 1 yerine bu tür tohumları öneriyorum. Galiba birazda milliyetçilik yapıyorum.

seedTüketicilerde bir endişe var. Piyasada satılan GDO’lu tohum var mı? GDO’lu bitki üretimi yapılıyor mu?

Bu sorunuza kesinlikle “HAYIR” diyebilirim.  5977 sayılı Biyogüvenlik Kanunu’na göre; ülkemizde genetiği değiştirilmiş bitki ve hayvanların üretimi yasaktır. Ülkemizdeki tohumluklarla ilgili mevcut yasalar GDO’lu (Genetiği Değiştirilmiş Organizma) tohumlukların ülkemizde üretimini ve her türlü ticaretini yasaklamıştır. Bugüne kadar ülkemizde kayıt altına alınmış çeşitler GDO’lu çeşitler değildir. Bildiğim kadarı ile de, (GDO)’lu tohumların girişine de bakanlık tarafından izin verilmemektedir.

Tüketici hep o eski kokulu domatesleri, kıtır kıtır biber’leri, bal gibi karpuzu özlediğini söylüyor. Bunların tohumları var mıdır? Bulunabilir mi?

Ben de bu tohumlar var ve muhafaza etmeye çalışıyorum. İsteyenlere bu tohumları veriyorum ve ürettiklerinden tohumlar alarak, bunları başka isteyenlere de ulaştırmaya çalışıyorum. Ama daha önce de belirttiğim gibi, bilim ve teknoloji tarıma da girdi. Doğa bilimleri, mühendislik ve bilgisayar mühendisliği ile birleşince bitki DNA’sı geliştirildi, gen transferi gerçekleştirildi. Anadolu’da milyonlarca yıldır var olan tohumlar bilim adamları tarafından ıslah edildi, geliştirildi ve tüketicinin kullanımına sunuldu. Islah edilmemiş tohumlar düşük verimli olduğundan, pazara sunarken sorunlar yaşandığından, çiftçilik faaliyetini profesyonelce sürdürenler tarafından bu tohumlarla üretim yapılmaz. Bunda tüketicinin de etkisini yadsımamak gerekiyor. Tüketici, Mersin’den İstanbul’a kadar ulaşacak dayanıklı domates istediği için biraz daha kalın kabuklu, iri boy istediği için daha büyük boyutlu, görselliğe önem verdiği için daha kırmızı, tüketim arttığı içinde daha verimli domatesler üretiliyor. Bu nedenle, ıslah edilmemiş tohumlardan üretilmiş domates yemek isteyenler ya kendileri üretecekler, yada çok yerel boyutlu, küçük üreticiler bulacaklar.

Tüm Tohumların sertifikalı olacağı ve bu sertifikayı alan firmalardan izin almadan, bu ürünlerin üretilemeyeceği söyleniyor.. Doğru mudur?indir

Tohumculuk sektörünün çok hızlı geliştiği ve piyasaya her gün yeni türlerin girdiği bir gerçek. Bu türlerin ise tamamına yakını sertifikalı.. Anadolu’da binlerce yıldır yetişen bazı bitki türlerine ise birilerinin sertifika aldığını duyuyorum. Hatta bir fasulye tohumu için benim adıma bile “Kadıoğlu Fasulye” sertifikasının alındığını biliyorum. Şu ana kadar çiftçilerimiz ticarete konu etmemek kaydı ile tohumlarını üreterek kendileri için üretim yapabilmektedir. Buna yasal bir engel yok. Ama bu konu ile ilgili dedikodu da çok. Her tohuma birilerinin sertifika alması ve mevzuatında değiştirilerek sertifikalı ürün dışında ürün yetiştirilmesine izin vermemesi halinde, her çiftçi bu sertifikalı ürüne ilişkin tohumu almak ve sertifika sahibine bağlı kalmak zorunda kalacaktır. Bu nedenle, bağımlı olacaksak da, yerli bir firmaya bağımlı olmayı tercih ederim.  Bir şey daha eklemek isterim. Bu pazar çok büyük ve önemlidir. Bu pazarda tarif edilmeyecek kadar büyük oyunların oynandığını ve pazarı ele geçirmek için savaşların verildiğini duyuyoruz. Bu nedenle, Türkiye bu oyunun dışında kalmamalı ve hızlı bir şeklide yerli tohum üreticiliği teşvik edilmelidir diye düşünüyorum..

Yorum yapın

70 − = 60