Uyuyan tohuma bile rahat vermedik..

Avrupa-Sibirya, Akdeniz ve İran-Turan gibi üç ana floristik bölgenin kesişme noktasında bulunması, yedi ayrı bölge iklim yapısına, flora ve fauna özelliğine sahip olması,  florasındaki doğal bitki türleri ve tarımı yapılan kültür formlarının çeşitliliği ülkemizi bitki türleri bakımından zengin ülkeler sınıfına girdirmiş.

Gerçekten de, her iklim yapısında, her yükselti sekisinde, her sulu yada susuz alanda, 4.000 den fazlası endemik olmak üzere, 12.000’den fazla bitki taksonu’nun ülkemiz coğrafyasında bulunduğu botanik bilimcileri tarafından ifade ediliyor. Bunların isimleri belirleniyor, tescil ediliyor ve her gün sayılarına yenileri ekleniyor.

Aslında bilim çevreleri halen, her bir m2. toprakta yaklaşık 50-60 türü keşfedilip tescil altına aldığımızı, ancak aynı toprakta daha çimlenmeyi ve hayat bulmayı bekleyen 250-300.000 farklı tohum türlerinin  bulunduğunu ifade ediyorlar. Onlar gün yüzüne çıkmıyorlar,  şimdilik uyuyorlar.

Peki neden bu türler çimlenip hayat bulmuyorlar? Neden uyuyorlar? İşte ona da aynı bilim çevreleri “dormansi davranışı” diyor.

Nedir dormansi davranışı?

Bir kere yaşlı dünyamız kendini korumak ve üzerinde var olan yaşam döngüsünü garanti altına almak istiyor. Tıpkı kendisi ile savaşmaya hazırlananlara karşı önleyici ordu bulunduran ülkeler gibi. Onun askerleri dünyamız florasındaki bitkilerdir. Şimdilik onun tek düşmanı insanoğludur. İnsanoğlu’nun çevresel faktörleri bozarak yaşlı dünyamıza yada üstündeki bitkilerden oluşan askerlere zarar vermesi halinde askerlerini dinlendirmeye alıyor. Askerleri ölmüşse, onun yerine dinlenme halindeki yeni askerlerini cepheye sürüyor. İşte dünyamızın bu davranışına dormansi davranışı deniliyor.

Dünyamız florasında halen var olan bitkiler, dormansi davranışı etkisi ile, olumsuz çevresel koşullarda yada çevresel felaketlerde hayatta kalabileceği adaptasyonlar geliştiriyor, türünün neslini devam ettirmek için çaba gösteriyor. Bu durum hayvanlar için olumsuz çevresel koşullardan kaçma, göç etme yada kış uykusuna yatma gibi davranış biçiminde gerçekleşirse de, bitkiler için aşırı soğuğa, sıcağa yada kuraklılığa dayanmak için adaptasyon geliştirmek ve canlılık fonksiyonlarını minimum düzeye indirme şeklinde kendisini gösteriyor. Bu durum bitkinin metabolik aktivitelerinin (büyüme-üreme)  durduğu bir uyku-dinlenme durumudur.

Dormansi’nin diğer bir etkisi tohumlar üzerinde olanıdır. Generatif üreme aracı olan tohumlar, farklı çevresel faktörlere sahip biyomlarına yerleşebilmek için genetik mutasyona ve adaptasyonlara zorlanır. Ancak her tohumun fizyolojik yapısı, anatomik ve morfolojik adaptasyon özellikleri nedeniyle tohumların çimlenme özellikleri farklı çeşit dormeksi davranış etkisi gösterir. Çevresel koşulların uygun olmaması nedeniyle tohumun çimlenmesi dormansi etkisi ile ertelenebilir.

Uygun adaptasyon koşularında tohumların bir kısmında havaların ısınması, soğuması yada yağış alınması gibi nedenlerle, dormansi davranışı etkisi kırılabilir. Bazı tohumların dormansi davraşı etkisinin  kırılması, tohumun uyanması daha zorlu şartlara kalabilir. İşte şartlar uygun hale geldiğinde, tohumu uyandıran, çimlendirmeye zorlayan etki, yine tohum içerisinde bulunan apsisik asit tarafından gerçekleştirilir.

Yazımızın bu bölümünde yeni bir kavram ortaya çıktı. Apsisik asit. Nedir apsisik asit dediğinizi duyar gibi oluyoruz?

Tohum içerisinde bulunan Apsisik asit’in temel görevi tohumu dormansi halinden çıkarmak yada dormansi haline sokmaktır. Başka bir deyişle tohumu uyandıran yada uyku haline sokan bir uyarıcıdır.

Apsisik asit, bitki için uygun koşulların oluştuğunu fark ettiği anda bitkiyi uyandırarak, onu çimlenmeye zorlar. Yada çevresel olumsuzlukların etkili olduğu dönemlerde dormansi haline sokar. Yani bitkiyi uyutur. Bir başka ifade ile aşırı sıcaktan yada aşırı soğuktan, kuraklıktan veya yüksek nemden korunmasını sağlayacak tedbirlerini alır.

Yukarıda ifade etmiştik. 1 m2.toprakta 50-60 tohum türü çimlenebilirken, diğer 250-300.000 tohum türünün ise  dormansi etkisi ile dinlenmekte ve çimlenmek için uygun zamanı beklemektedir. İşte o uygun zaman küresel ısınmanın, küresel soğumanın yada kuraklığın sebep olduğu şimdilik etkilerini bilemediğimiz yepyeni iklim koşullarıdır.

Dünyamız, küresel ısınmada, küresel soğumada, aşırı yağışlarda yada kuraklığın hakim olduğu iklim kuşağında veya büyük yokoluş gerçekleştiğinde yeni bir yaşam kurmak için,  yeni tohum türlerini (askerlerini) sahaya sürmek suretiyle yaşam döngüsünü sürdürmek, kendisini ve üstünde yaşayan canlı varlıkları hayatta tutmaya çalışarak, gerekli tedbirleri almak isteyecektir.

Görünen o ki, yaşlı dünyamız güçlüdür. Halen dinlendirdiği ve sahaya sürmediği bir m2.de uyku halini sürdüren 250-300.000 tohumu(askeri) daha vardır. Ama rakip daha güçlü ve sinsidir. Dünyayı yok etmek, betona boğmak, suyu ve havayı kirletmek, yeşili yok etmek, çevresel felaketler oluşturmak için elinden ne gelirse onu yapıyor.

İlkel tarım’ın sürdürüldüğü, kimyasal gübrelerin, ot mücadele ve bitki koruma ilaçlarının kullanılmadığı dönemlerde, özellikle hayvan gübresinin sağladığı biyolojik ortamlarda çok sayıda tohum hayat bulurken, bunların önemli bir kısmı insan beslenmesine yada yaşamına katkı sunardı.

Arap saçı, bambul, çiğdem, çiriş, çordik, deniz börülcesi, ebe gümeci, eşek dikeni, eşek marulu, gelincik, hardal otu, hışhış, hifraf, hindiba, hodan, ısırgan otu, ışkın, iğnelik, karahindiba, kaya koruğu, kaz ayağı, kenger, kuş ekmeği, kuş otu, kuş yüreği, kuzu kulağı, labada, madımak, sarmaşık, semizotu, sığırdili, silcan, sirken, su kazayağı, su teresi, şevketi bostan, teke sakalı, turp otu, yabani kuşkonmaz, yabani pazı, yabani sarımsak, yemlik gibi yenilebilir türler yanında, tedavi amaçlı kullanılan, çay, baharat, boya, reçine, zamk, meşrubat veya kozmetik sanayinde kullanılan çok sayıda türü de bulunmaktaydı.

Sonra tarımda, 1980’li yıllardan itibaren hızlı bir değişim başladı. Tüketim toplumunun ihtiyaçlarına cevap vermek için bitkiyi aşırı üremeye zorlayan kimyasal baskılar, bitkiye zarar verdiği düşünülen her türlü canlıyı yok etmeye çalışan ilaçlamalar ve üretilen ürün dışında her türlü bitkiyi zararlı ot kabul eden anlayış nedeniyle toprağa yapılan ağır ot mücadele yöntemleri hızla devreye girdi. Bahçe kenarlarında, tarım yapılan alanlarda yetişen insan için faydalı otların sayıları hızla azaldı.

Tüm bunlardan anlaşılması gereken, insanın yiyebileceği yada kullanabileceği bitki türleri olmamalıdır. Doğada bulunan, yenilmesi mümkün olmayan ama başka canlılara hayat veren, toprağı aşırı sıcak ve soğuktan koruyan, suyu tutan, erozyonu engelleyen, bal veren, yağmur getiren çok sayıda bitki vardır. Onlarda dünyamız ve canlı yaşamı için gereklidir.

Bir gerçek var ki, çiftçi için ürettiği ürün ana ürün, ana ürün dışındaki tohumdan üreyen her türlü bitki ise zararlı ottur. Özellikle son yıllarda bitkisel üretime olan ihtiyaç, üretime etki eden her türlü faktörü ortadan kaldırmaya çiftçiyi itmiştir.

Çiftçiyi böylesine bir üretim modeline zorlayan koşullar, bir şekilde yaşlı dünyamızın yaşam döngüsünü sürdürebilmek için ihtiyaç duyduğu tohumu öldürmeye zorluyor. Öylesine keskin ve etkili ilaçlar piyasaya sunuluyor ki, daha çimlenme fırsatı bulamamış, dormansi etkisinde bulunan ve zorlu günler için dinlendirilen tohumlar yok ediliyor. Dünya ve üzerinde yaşayan canlılar bilinmeyen felaketlere sürükleniyor.

“Uyuyan tohuma bile rahat vermedik..” üzerine 3 yorum

  1. Erhan bey merhaba, eline sağlık güzel bir sunum, zaten mevcut kanunlarla tabiata ait değerlerin korunamadığı ortada. Çözüm doğaya ait değerler diktatöryal kanunlarla, ağır müeyyidelerle bir süreliğine de olsa korunmalıdır. Mehmet Korkmaz.

    Yanıtla
  2. Modern tarım adı altında yapılan ilaçlama, sentetik gübre yöntemleri, barbar modern batı medeniyetleri tarafından, gelişmemesi için uğraş verilen afrika ülkelerindeki açlık için önem arz ettiği yalanı ile insanlara dikte ettirilen GDO lu tohumlar; ahlaki yozluk nedeniyle, aç gözlülükle, daha fazla verim adı altında yapılan doğada kendiliğinden oluşan, yazıda örneklerini verdiğiniz muhteşem değerde bitkilerin yok olmasına neden olan vahşi bitki zehirleme teknikleri sadece bitkilere değil doğal yaşamdaki hayvanların da yok olmasına neden olmaktadır.

    Yanıtla

Yorum yapın

67 + = 76