Veri Bankacılığı ve Yapay Zekâ Açlığa Çare Olabilir mi?

Sömürgeciliğin en şaşaalı yılları 18.yüzyılın ortalarıdır. Zenginleşme ile birlikte Avrupa nüfusu artmış, sanayi devrimi başlamış, tarım kesiminden sanayi kesimine emek göçü hızlanmış, gelir dengesi bozulmuş, kadın ve çocuklar ağır işlerde çalıştırılmaya başlatılmıştır.  İşte böyle bir ortamda, 1798 yılında İngiliz İktisatçı Thomas Malthus’un “Nüfus İlkeleri Üzerine Bir Deneme” adlı eseri yayınlanır.

Malthus’a teorisine göre, besin maddeleri aritmetik olarak artarken, nüfus geometrik olarak artacaktır. Kontrolsüzce artan insan nüfusuna besin maddesi yetiştirmek mümkün olmayacaktır. Eşit şartlarda artmayan bu gücün denetlenmesi ancak nüfus kontrolü ile mümkündür. Salgın hastalıklar, savaşlar ve afetler nüfus fazlasının yok olmasına sebep olacaktır. Bu bile hızla artan nüfusun yaratacağı kıtlığın önüne geçemeyecektir. Yokluk ve sefaletin asıl sorumlusu kontrolsüzce büyüyen alt sınıflardır. Nüfus planlamasına bu sınıflardan başlanmalıdır.

Eser, yayınlandığı andan itibaren büyük yankı uyandırır. Aslında sorunlarla dolu olan Malthus’un teorisi,  Fransız devriminin de etkisi ile, yoksul kesimlerin daha iyi yaşam isteklerinin arttığı,  sosyalist fikirlerin filizlenmeye başladığı bir dönemde, bu durumdan rahatsızlık duyan Avrupa Aristokrasisi ve büyük burjuvası için ancak can suyu ve umut olabilse de, 1970’li yıllardan sonra Birleşmiş Milletler yayınladığı ve dünya nüfusunun 2050 yılında 10 milyarı aşacağı yönündeki tahminlerinden sonra yeniden hatırlanır.

Malthus’a göre doğa, tohum ve canlıları bolca üreterek, bunların bir kısmını diğer kısmına yem yapmış ya da çürüterek yok etmiş, muazzam bir denge kurmuştur. Nüfus kontrolü ile dengeyi korumak gerekir. Aslında sonraki yıllarda yapılan çalışmalarda Malthus’un insan nüfusunun geometrik olarak arttığına ilişkin iddialarının gerçekleri yansıtmadığı anlaşılsa da, Malthus’un da aklına gelmeyenler sonraki yıllarda gerçekleşir. İnsan haricindeki canlı topluluklarının artışı ekosistemler tarafından kontrol edilebilirken, insan zekâsı ve yarattığı teknolojiler sayesinde böyle bir kontrolün dışında kalmayı başarır. Canlıların en az üreyenlerinden birisi olmasına rağmen, sağlıklı doğumun, hayatta kalabilmenin ve yaşam süresini uzatabilmenin formüllerini bulur.

Birleşmiş Milletlerin raporlarına göre, 2050 yılında dünya nüfusu 10 milyarı aşacak ve bu durumda şehirlerde hayat yaşanmaz hale gelecek, içecek temiz su bulunmayacak, iletişim vasıtaları çalışamaz duruma düşecek, iklimler değişecektir. ABD’nin Milli İlimler Akademisi’nde yapılan bir araştırmaya göre, dünyadaki nüfus artışı bugünkü hızla artmaya devam ederse, 2075 yılında 20 milyarı bulacaktır. Amerika film endüstrisi bununla ilgili yüzlerce senaryo yazar, yüzlerce film gösterime girer. Her birisi yaşanılacak sorunun başka bir boyutunu irdelenir, ama her senaryonun sonunda yaşanılan büyük bir felakettir.

2050 yılında 10 milyarı aşacak dünya nüfusundaki artışla baş edebilmek için gıda üretim ve dağıtımını iki katına çıkarmak gerektiği dile getiriliyordu ama üretim artışının yaratacağı ekolojik kirlenmenin boyutları tahmin edilemiyordu. İnsanın zekasına ve yarattığı teknolojiye dur demek mümkün değildi. Kapitalist sistemin ürettiklerini satın alacak insan kalabalıklarına ihtiyaç vardı. Sistemin baronlarının ürettiklerini satabilmek arzuları tavan yapmıştı. O nedenle nüfus planlaması kavramını, cılız sesler dışında şimdilik dile getirmek pek mümkün değildi ?

Sorunlar hızla büyüyordur ama herkes aynı ölçüde karamsar değildir. Gelişmiş ülkeler tarımsal üretiminde bilimsel çalışmalar, teknolojik gelişmeler, yapay zekâ çözümleri büyük bir hız kazanmıştır. Gelişmeleri yakındadan gözleyenler, tarım ve beslenmede verilere dayalı çözümlerin tarım ve beslenmedeki üretimle ve hasat sonrası bozulmalarla ilgili sorunların üstesinden gelebileceği dillendirilmeye başlanmıştır. Bunların ön önemlisi ise GODAN’dır

GODAN, dünya gıda üretiminde yaşanılan sorunları aşabilmenin tek yolunun, tarım ve beslenmeyle ilgili bilgilerin erişilebilir ve kullanılabilir olmasını sağlamak amacıyla açık verilerin alenen paylaşılması gerektiğini ifade eden, ulusal hükümetler, sivil toplum kuruluşları ve kamu-özel birçok sektör kuruluşları tarafından desteklenen, 618’den fazla ortağı ile hızla büyüyen bir kuruluştur. İnsanların “açık verilere” ulaşımının kolaylaştırılmasının, çiftçilerin veriminin artmasına, tüketiciler için daha iyi beslenme şartlarının oluşmasına, gıdanın raf ömrünün uzatılmasına ve daha iyi tarımsal politika geliştirilmesine katkıda bulunacağını söylemektedir.

GODAN’ın ilk toplantısı 2016 yılında 800 kişinin katılımı ile, Manhattan Hilton’da gerçekleştirilir. Toplantının açılışından hemen sonra video gösterimi başlar. Kamera, milyonlarca kişiye ev sahipliği yapan çarpık gecekonduların, bölünmüş-parçalanmış tarım arazilerinin ve sıcaktan kavrulmuş kurak çöllerin üzerinde gezinirken, fonda adeta ölüme eşlik ediyormuşçasına kasvetli, trajik bir klavye müziği çalmaktadır. Seslendiren boğuk bir ses tonuyla sormaktadır. Dünyada 7 milyardan fazla insan yaşıyor ve konunun uzmanları, dünya üretiminin herkesi besleyecek miktardan fazla olduğunu söylüyor. Peki neden 800 milyon insan hala her gece aç uyuyor? Birçok insan sağlıklı ürüne neden ulaşamıyor? Neden hala, üretilenin büyük bir bölümü çöpe gidiyor? Sorular uzadıkça uzuyor. Sonra, güneş yemyeşil toprakların üzerine doğuyor. Kasvetli müzik, huzur veren bir müziğe yerini bırakırken, tarım arazilerinin hatları bir dizi gülen yüze dönüşüyor.

GODAN’a göre, çözüm aslında tahminlerimizden de kolaydır. Sıfır açlığın cevabı mevcut tarım ve beslenmenin verilerini geliştirmekte ve üreticiye açmakta yatmaktadır. Onlara göre, GODAN işbirlikçileri tarım ve beslenme verilerini serbest bırakarak dünyadaki açlığı sona erdiren iştirakçiler olabilir, dünyayı mutlu sona ulaşabilirlerdi.

GODAN’ın tezleri ütopik ve hayalci olabilirdi ama bir gerçek vardı ki, bir süredir, tarımsal üretimden elde edilmiş bilgilerin bir Veri Bankası’nda depo edilmesi, isteyen çiftçinin kolayca verilere ulaşabilmesi ve yapay zekadan yararlanabilmenin yöntemleri konuşuluyor, bu durumun tarımda ve gıda üretiminde büyük bir gelişmelere yol açacağı seslendiriliyordu.

Tarımsal faaliyetlerden elde edilen verileri toplamak analizini yapmak, tarım işletmelerinin performansını ölçmek, trendleri belirlemek ve gelecekteki eylemleri planlamak üretime katkı sağlayabilirdi. Yapay zekâ algoritmaları, tarım verilerini analiz ederek gelecekteki eğilimleri tahmin etmek için kullanılabilir, hava şartlarının yaratacağı sorunlar, tarım ürünlerinin hastalık veya zararlı böcek salgınları önceden tahmin edilebilir, bu tahminler çiftçiler için erken uyarı ve önleme biçimine dönüştürülebilirdi.

Yapay zekâ ve otomasyon, traktörlerden hasat makinelerine kadar bir dizi tarım ekipmanlarını geliştirmek ve işgücü tasarrufu sağlamak için kullanılabilirdi. Toprak ve bitki sağlığı verilerini analiz ederek ihtiyaç duyulan kadar gübre ve su kullanımını belirleyerek, maliyetler düşürülebilir, çevresel zararlar azaltılabilirdi. Pazar taleplerini analiz ederek onların fiyat hareketlerinden doğacak etkilerini en aza indirecek, çiftçilere ürünlerini daha iyi pazarlayabilecek stratejileri oluşturarak onlara yardımcı olabilirdi.

Olurdu ama, özellikle biz de nasıl olacaktı?

İçtihat oluşturma, emsal olma gibi bir görevi bulunan YARGITAY tarafından verilmiş kararlara erişim yolunun kapatıldığı, kararların emekli olacak hakimlerin emeklilik sonrası çıkaracağı kitap için sakladığı, ülkenin vergileri ile eğitim almış, bilgi biriktirmiş bilim adamlarının edindiği bilgiyi bile paylaşmak istemediği, para ile satmak istediği ülkemizde nasıl olacaktı bu iş?

Ziraat Mühendislerini besleme ürünleri ve ilaç satan marketlerin “pazarlamacısı-reçete yazıcısı” haline getirmiş sistem, ziraat mühendislerinden etkin bir şeklide nasıl yararlanabilir, onların bilgi ve birikimleri ile açık veri sistemini nasıl uzlaştırabilirdi?

Hiçbir şekilde toprak-yaprak analizi yapmadan, bitkinin neye ihtiyacı olduğu araştırmadan, sadece kulak dolgusu bilgilerle gübreleme ve ilaçlama yapmaya alışkın çiftçiyi bu sisteme nasıl dahil ederdi?

Tüm bu soru işaretlerine rağmen tarım sektörü, üretim, gıda güvenliği, besleme, değişen iklim koşulları, çevresel bozulma, kara deniz biyoçeşitliliğinin kaybı ve uluslararası tarımsal emtia piyasalarının fiyat dalgalanması ile ilgili sayısız zorlukla karşı karşıya kalsa da, modern teknolojileri kullanmaya ve bilgiye ulaşmaya büyük ihtiyaç duymaktadır.

Bu nedenle, bilginin doğru zamanda, uygun formatta, uygun iletişim araçları ile ihtiyaç duyana ulaştırılmasında sayısız faydalar olacaktır.

“Veri Bankacılığı ve Yapay Zekâ Açlığa Çare Olabilir mi?” üzerine 6 yorum

  1. Erhan Bey, siz sektörün içindesiniz ve uzun yıllardır ciftcileri ve alışkanlıklarını takip ediyorsunuz. Bunlarla ilgili yorum yapmam çok doğru olmaz ama tarım teknolojileri hakkında bir paylaşım yapmak isterim. Tarım sektöründe akıllı teknolojiler ve yapay zeka kullanımı, geleneksel tarım uygulamalarını dönüştürerek verimliliği artırmakta ve sürdürülebilirliği desteklemektedir. Örneğin, sensör teknolojileriyle donatılmış traktörler ve tarım makineleri, tarla verimliliğini artırmak için toprak bileşimi, nem seviyeleri ve bitki sağlığı gibi verileri anlık olarak izleyebilmekte ve bu verilerin analiziyle daha etkili tarım stratejileri belirlenebilmektedir (Kaynak: “The Role of Sensors and Data in Smart Farming”, 2020).
    Ayrıca, yapay zeka ve makine öğrenimi, tarım verilerinin analiz edilmesiyle hastalık ve zararlılarla mücadelede tahminlerde bulunabilir, sulama ve gübreleme gibi işlemleri optimize edebilir ve hasat zamanlamasını belirleyebilir (Kaynak: “Applications of Artificial Intelligence in Agriculture and Food: A Review”, 2018). Bu teknolojiler sayesinde, çiftçiler daha akıllı ve verimli kararlar alarak kaynak kullanımını optimize edebilir ve çevresel etkiyi azaltabilir.
    Gelecekte, tarımsal yapay zeka ve akıllı teknolojilerin daha da geliştirilmesiyle birlikte tarım sektörü daha sürdürülebilir, verimli ve dirençli hale gelecek (Kaynak: “The Future of Agriculture: 10 Ways AI and Machine Learning Are Changing the Game”, Forbes, 2022). Bu teknolojilerin yaygınlaşmasıyla birlikte çiftçiler daha karlı ve güvenilir bir üretim yapabilecekler ve aynı zamanda gıda güvenliğini artırabileceklerdir.
    Bu kaynaklar, tarım sektöründe yapay zeka ve akıllı teknolojilerin önemini ve potansiyelini vurgulamakta ve gelecekteki beklentileri desteklemektedir. Bu teknolojilerin benimsenmesi, tarımın geleceği için umut verici bir adımdır.

    Yanıtla
    • Yazınız kıymetli bilgi ve kaynaklar içeriyor. Ne var ki, çiftçilerimizden tarım teknolojilerine meraklı olanların çoğunluğu gelir yetersizliği nedeniyle çaresiz kalıyor.

      Yanıtla
  2. Ellerinize sağlık Erhan bey. Ancak, meramınızı, birim alandan daha fazla ürün elde etmek ile yüksek verimlilik arasındaki farkı bilmeyen üreticilerimizin ve hantal tarım teşkilatımızın anlayabileceğini, anlasalar da hayata geçirebileceklerini sanmıyorum.

    Yanıtla
  3. Elinize sağlık Erhan bey.bizi aydinlatiyorsunuz.sayenizde ülkemizde ve dünyada tarım nasıl devam edecek.imkansizliklar ne öğreniyoruz.

    Yanıtla
  4. Artan nüfusun gıda ihtiyacini karşılamak için verimli tarim üretimi yapmak zorunda kalıyor insanoğlu. Tarım önce makinalaştı. Traktör.. pulluk vb. Şimdi ise otomasyona geçildi. Topraksiz tarım… 4 metre yüksekliğindeki domates fidelerinden yüz kg. domates elde ediliyor. Tek bir fideden. Çukurovada bizler en verimli tarimsal alanlara apartmanlar dikiyoruz. Bizlerde bunu körüklüyoruz. Bu sitelerden daire aliyoruz. Rusya Türkiyeden çok fazla domates alirdı. Şimdi almiyor. Çünki seralarda kendi yetiştiriyor. Tarim alaninda ikinci devrim yaşaniyor. VERIMLILIK DEVRIMI. Amatorce gözlemlerim bu doğrultuda . Saygilarimla.

    Yanıtla
  5. Erhan Bey, değindiğiniz konuyla ilgili olarak On İkinci Kalkınma Planında, “tarım istatistiklerinin uluslararası standartlara uygun olarak geliştirilmesine”; “tarım bilgi sistemlerinin tarımsal üretimin tüm süreçlerinin kayıt altına alınıp izlenmesini sağlamasına” ve “dijitalleşme, yapay zekâ ve veriye dayalı iş modelleriyle akıllı tarım uygulamalarının yaygınlaştırılmasına” dair oldukça somut tedbirler bulunmakta. Umarım altını çizdiğiniz bu konunun önemi tüm paydaşlar tarafından kavranır ve ortak akılla çözüm olarak ortaya konulan tedbirler ve bunlara yönelik faaliyetler yazıda kalmayıp hayata geçirilir.

    Yanıtla

Yorum yapın

22 + = 30